friday night lights (2004)
içerisinde şiddet öğesi bulunan sporlarla pek aram yok. boks, uzakdoğu sporları vs... elbette bu tür sporların kendine göre güzelliği, özelliği vardır ancak ilgimi çekmiyor. kurallarını bir türlü çözemediğim, çözmek için de kasmadığım amerikan futbolu da bu kategoriye dahil benim için. bu futbola ilişkin anılarım çocukluğumla sınırlı. 90'ların ilk yarısında haftasonları hbb'de amerikan futbol maçlarının yayınlandığını, sıkıntıdan izlediğimi ancak bana karmaşık gelen bu oyundan pek de zevk almadığımı hatırlıyorum. "friday night lights" ile yollarımın kesişmesi de zaten filmin temeli olan amerikan futboluna dayanmıyor. explosions in the sky'ın arşivimde yer alan soundtrack albümünden filmi merak edip, edindim.
her spor türünün ülkelere/kıtalara göre yüklendiği anlam çok farklı. bizde malumunuz futbol baş köşeye kurulmuş durumda. serdar akar'ın "dar alanda kısa paslaşmalar"ında tanık olduğumuz bir mahalle ve futbol takımı arasındaki ilişkinin paralelini peter berg ve josh pate ikilisinin yönettiği "friday night lights"ta görmek mümkün. teksas'a bağlı bir kasaba olan odessa'da bulunan lisenin amerikan futbol takımı eyalet şampiyonluğunu gözüne kestirmiştir. yerel basının gözü hep takımın üzerindedir, kasaba halkının günlük muhabbetlerinde takımın durumu yer alır. ancak tüm bu ilgi, alaka genelde ülkemizde rastladığımız içi boş fanatizmin ötesindedir. lise hayatlarını futbola ayıran gençlerin ise kafalarında tek bir düşünce vardır; amatörlükten profosyonel lige zıplamak.
film, gerçek olaylara dayanmakta. 1988 yılında kasabada yaşananları h. g. bissinger, "friday night lights: a town, a team, and a dream" kitabında konu etmiş ve film de bu kitabın uyarlaması. 118 dakika gibi uzun sayılabilecek bir süreye sahip olmasına rağmen temposuyla izleyeni sıkmayan, explosions in the sky tarafından post-rock sosuna bandırılmış müzikleriyle izleyeni mest eden ve finaliyle de klişelere tokadını atan bir yapım. tavsiye ederim.
spoiler: +/- okumak için tıklayınız
genelde amerikan filmleriyle klasikleşmiş "winner" hikayelerini izlemekten sıkılmış bir bünye olarak filmi izlerken finali hakkında "acaba?" diye sormaktan kendimi alamadım. ve film boyunca kendimi böyle bir final için hazırladım. 2 saat boyunca keyifle izlediğim filmin böyle bitmesi beni daha da çok filme bağladı. hector cuper'e selam olsun!
0 yorum:
Yorum Gönder