dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0 com

dexter

minik harrison'ın anaokul seçimi, brother sam'in vaazları, kutsal kitaptaki olayların sahnelenip önümüze konulmasıyla yoğun bir din temalı sezon izlemekteyiz. ki işin renginin böyle olacağı sezon posterinden belliydi. belli bir şablonu olan ve her sene aynı şablonun ısıtılıp ısıtılıp önümüze konduğu dizide, sezonun en heyecan veren yanı işlenen cinayetlerin sanatsallığı. ikili dex'in masasına yatana kadar (tabi ezber bozulmazsa) her bölüm güzel cinayetler izleyecek gibiyiz.
0 com

american horror story


"breaking bad"in 4. sezonunun geçtiğimiz hafta sonlanması bende büyük bir boşluk doğurdu. gerçi amc'nin aynı akşamı "the walking dead" ile devam ettiriyor oluşu ve üzerine "dexter"ın yeni sezonunun başlamış olması beni tatmin etse de diğer günler için izleyecek yeni dizi arayışında iki isim karşıma çıkmıştı. biri "american horror story" diğeri ise "terra nova". "terra nova"nın ilk 3 bölümünü izleyip pek keyif alamayınca elde tek kalan bu korku dizimiz oldu. böylece hem yeni bir dizi kazanıp boşluğu doldurmuş hem de korku adına nitelikli bir ürün izliyor oldum.

şu sıralar daha çok vampirler üzerine dönen korku dizilerinden pek hoşlanmıyorum. ki bunların arasından bir tek "true blood"ı izliyorum, o da daha çok sevgili hatrına. her bölümde bir olay yansıtılan ve bölüm sonunda çözülen dizi türünü de pek sevmiyorum. bu yüzden "supernatural", "house", "lie to me" gibi dizileri de takibimden kısa bir süre sonra çıkarttım. olayın zombie boyutuna bakarsak, benim bildiğim, elde bir tek "the walking dead" var ki her bölümü iple çeker vaziyetteyim. onda da zombie istilasından ziyade, hayatta kalmaya çalışan grubun arasındaki ilişkilere odaklanılıyor (özellikle bu hafta yayınlanan ilk bölümdeki son yarım saat ne demek istediğime örnektir). "american horror story"nin bu döneme denk gelip bu anlamda bir boşluğu dolduruyor oluşu da güzel. 

"american horror story", temel olarak lanetli ev konsepti üzerine kurulu. ancak tamamıyla bu konsepte bağlı kalmıyor, hafiften korkunun diğer alt türlerine de bulaşıyor. (genel olarak psikolojik, 2. bölümüyle de slasher gibi). ilk iki bölümüyle dağınık bir kurguya sahip olan ve parçaları bölüm geçtikçe birleştirecekmiş gibi duruyor. süresi boyunca izleyene verdiği rahatsızlık tatmin edici boyutta olan dizi bence güzel bir başlangıç yaptı. umarım devamı da gelir.
1 com

dexter'a açık mektup

"hey gidi dexter. ne o sinsi lila, ne de ayakbağı olan rita yakışıyordu sana. içinde karanlık bir tarafı olan bir kadın gerekti, lumen gibi. jordan chase'in birkaç parçaya ayrılmış bedenini okyanusun dibine yolladıktan sonra tekneyi sürerken ki o keyfin, lumen'e olan bakışların gözümden kaçmadı. ama unuttuğun tek nokta, kendini tehlikeye atarak yaptığın fedakarlıklar, verdiğin sevgi ve destek bir kadını elde etmek için yetmiyor, malesef. onlar senin o karanlık yolcundan daha da karanlık, alt ettiğin kurbanlarından daha da zor varlıklar. insan olan yanların ağır bastıkça bunun farkına varacaksın."

sezon boyunca beklentileri gittikçe yükselten ancak finaliyle geneli tatmin etmeyen "dexter" 5. sezonunu da geride bıraktı. 6. sezonun da çekileceği müjdelendi ancak uzadıkça tadı kaçmasın, tadında bıraksınlar istiyorum.
0 com

dead set

başlamasını sabırsızlıkla beklediğim "the walking dead", ilk sezonunun yarısını çoktan geride bıraktı bile. her hafta pazartesiyi "dexter" ile beraber iple çektirten dizinin özellikle ekşisözlük'te izleyen yazarları iki gruba bölmesini ilginç buluyorum. ilginç olan, neredeyse beyazperdeye çıktı çıkalı kemik bir olay örgüsünden yararlanan zombie filmlerinin (bunlara son dönemin infected türü filmlerini de ekleyebiliriz) haliyle içerdiği klişeler üzerinden eleştiriliyor oluşu. evet, "the walking dead" için klişe barındırmıyor gibi bir savunma yapmak saçma olur. sadece bir zombie yapımından beklentilerin ne olduğu üzerinde durmak gerek. benim için zombie filmleri eğlencedir, klişelere pek takılmam, yürüyen ölülerin gazabından kurtulmaya çalışanların mücadelesinden, kurtulamayanların ise vücutlarının deşilmesinden zevk alırım. sağolsun "the walking dead" her hafta bu konuda imdadıma yetişiyor.

ingilizlerin 2008 tarihli mini dizisi "dead set", yine "the walking dead" başlığı altında rastladığım bir yapım. bizde "biri bizi gözetliyor" olarak yayınlanan programın orijinali olan "big brother" evini odağına alan dizi, ağır bir tempoyla açılsa da zombie salgınının patlak vermesiyle kendisinden beklenen hareketliliğe erişiyor. konusunu özet geçecek olursak; programın eleme gecesinde şehri zombieler basar ve big brother evinin içinde izole bir hayat yaşayan yarışmacılar haricinde stüdyo çalışanı kelly, uyuz yapımcı ve şehrin dışında olan bitenden habersiz kelly'nin sevgilisi hayatta kalır. bu farklı karakterlere sahip grubun mücadelesi sadece zombielere karşı değildir, kendi aralarında da mücadele etmeleri gerekir.

daha çok zıt karakterler arasında çatışmalar üzerine kurulu olan, gerek stüdyoda gerekse şehirde tv yayınlarının kesik olmasına rağmen sırf kelly ile sevgilisi buluşsun diye tv'de tek kamera üzerinden big brother yayını olması gibi mantık zorlamalarını içeren yapım beni tatmin etmeye yetti. eğer hala el atmadıysanız iki pazartesi arası ara sıcak niyetine tüketilebilir.
0 com

taraf tutmak

(bu post, diziyi izlemeyenlere anlamsız gelebileceği gibi diziyi yeni izlemeye başlayanlar ve ilk iki sezonu henüz tamamlamayanlar için de spoiler niteliğindedir. aman ha!)

taraf olmamızın istendiği hatta zorlandığı günü, istenmeyen bir sonuçla da olsa, geride bırakmış bulunuyoruz. ancak başlığın ve yazının mevzusu üstteki promo fotoğrafından anlaşılacağı üzere bu değil. filmlerin yanına artık dizileri de ekleyecek olursam, çoğu yapımda yönetmenin niyetine veya kendi bakış açımıza göre taraf tutmak durumunda kalırız. bazen yönetmen bizim adımıza kararı verebilirken bazen de her iki tarafı önümüze sunup tercihi bizim yapmamızı bekler. tabi yönetmenin taraf olmamızı istediği karaktere bağlı kalıp kalmamak bizim insiyatifimizde.

fringe'in ilk iki sezonuna baktığımızda ise son birkaç bölümü göz ardı edersek, paralel evrenler arasında bizim olan taraf hep iyi olarak gösterildi. gerçi şekil değiştiren askerler ortaya çıkana kadar biz hep kötüyü kendi içimizde arar olduk ve baş şüpheli olarak da william bell ve şirketi massive dynamic ortaya sürüldü. işin içine paralel evren girdiğinde ise artık diğer tarafın pis, kaka olduğunu düşündük. ancak 2. sezonun finali olan 22. ve 23. bölümlerde diğer tarafı görmemizle kafalarda bazı şeyler değişir oldu. walter bishop'un diğer tarafa geçişiyle beraber açtığı zarar ve walternate'in elinden peter'ı almasıyla yarattığı intikam hırsını görmek beni muallakta bıraktı. şüpheli gözüyle baktığımız william bell bile son dakikalarda iyilik meleği gibi yardımını ederek aramızdan ayrıldı. en başından beri bizden taraf olmamızı bekleyen dizi, 23 eylül'de başlayacak yeni sezonuyla bizi bir yol ayrımında bırakıyor ve tercih bizim insiyatifimize kalıyor. herkes tarafını alsın bizim dizi başlıyor.