edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0 com

iki kalas bir heves


"iki kalas bir heves", emine algan'ın erol günaydın ile yaptığı söyleşilerden oluşan bir kitap. meslekteki 50. yılını çoktan deviren usta oyuncunun yaşamı hakkında detaylara sahip kitap, günaydın'ın trabzon'daki yıllarından açılıyor. babasının okul çağındaki çocuklarının daha iyi bir eğitim görmeleri adına istanbul'a gelişleri, istanbul'da galatasaray lisesi günleri, lisedeki tiyatro temsillerinden profosyonel tiyatroya adım atışı girişi oluşturuyor. 2007 yılında hazırlanan kitapta o yıla kadar ait dönem içermekte ancak ağırlık, günaydın'ın en çok aktif olduğu dönemler olan 60 ve 70li yıllara verilmiş. ki böylesine usta ve yaşamı dolu geçmiş bir oyuncunun hayatını 441 sayfaya sığdırmak oldukça çok zor olur. kitapta erol günaydın hakkındaki bolca detayın yanı sıra türk tiyatrosu (gelişimi, duraklayışı gibi), dönemin oyuncuları hakkında başka bir yerde rastlayamayacağımız bilgilere -hem de ilk ağızdan- sahip oluyoruz. bu bakımından sadece bir biyografi olarak değil, türk tiyatrosuna dair bilgi kaynağı olarak da kabul edebiliriz "iki kalas bir heves"i. daha önce ferhan şensoy'un "kalemimin sapını gülle donattım"ına hayran kalmıştım, bu kitaba da aynı şekilde hayranlık besledim.

"iki kalas bir heves: erol günaydın kitabı" - emine algan, t. iş bankası kültür yayınları, 2007
0 com

satır arası

"... nuri efendi sık sık, "ayar, saniyenin peşinde koşmaktır!" derdi. halit ayarcı'yı pek şaşırtan sözlerinden biri de bu olmuştu:
- düşün hayri irdal, düşün aziz dostum bu ne sözdür? bu demektir ki, iyi ayarlanmış bir saat, bir saniyeyi bile ziyan etmez! halbuki biz ne yapıyoruz? bütün şehir ve memleket ne yapıyor? ayarı bozuk saatlerimizle yarı vaktimizi kaybediyoruz. herkes günde saat başına bir saniye kaybetse, saatte on sekiz milyon saniye kaybederiz. günün asıl faydalı kısmını on saat addetsek, yüz seksen milyon saniye eder. bir günde yüz seksen milyon saniye yani üç milyon dakika; bu demektir ki, günde elli bin saat kaybediyoruz. hesap et artık senede kaç insanın ömrü birden kaybolur. halbuki bu on sekiz milyonun yarısının saati yoktur; ve mevcut saatlerin çoğu da işlemez. içlerinde yarım saat, bir saat gecikenler vardır. çıldırtıcı bir kayıp... çalışmamızdan, hayatımızdan, asıl ekonomimiz olan zamandan kayıp. şimdi anladın mı nuri efendinin büyüklüğünü, dehasını?.. işte biz onun sayesinde bu kaybın önüne geçeceğiz. işte enstitümüzün asıl faydalı tarafı..."

alıntı, ahmet hamdi tanpınar'ın türk insanının doğu ile batı kültürü arasında bocalayışını kendi kara mizahından süzerek anlattığı kitabı "saatleri ayarlama enstitüsü"nden. roman, önümüzdeki sene 50 yılı devirmiş olacak ancak biz hala iki kültür arasında savruluyor olacağız.

geçtiğimiz hafta , bakkal ve kimi esnafın iş yerini sabahın erken saatinde (karganın bokunu yediği saat diyerek terbiyesizleşebilirdim de) açıyor oluşunu kültürümüz olarak addeden enerji bakanı, işe başlama saatinin 6 olması gerektiğini belirtti. gün ışığından daha fazla yararlanarak, enerji tasarrufu yapmak, ekonomimizi hali yoluna koymak gerekiyormuş. belki de ihtiyacımız olan şey, ayarı bozuk saatlerimizi ayarlayacak bir enstitüdür. hem nüfusumuz da 18 milyon değil artık, 70 milyondan ne kaynak yaratılır! yok, eğer biz 6'da işbaşı yapacak olursak, bakkallar önümüze sıcak ekmeği koyabilmek için 4'te açılacak, derken kantarın topuzu iyice kaçacak, yeni bir kültür yaratılıp sabah namazı öncesi işe başlanacaktır.

0 com

satır arası

"...son gidişimden bu yana new york'a bilet fiyatlarının ikiye katlanmış olması benim için büyük bir darbe oldu. bilet alamamıştım. ne yapacağımı düşünmek için bir telefon kulübesine girdim. tam bir clark kent anıydı. kız kardeşimi aramayaı düşündüm fakat eve dönmeye utanıyordum. ancak orada, telefonun altındaki rafta, sarı sayfaların hemen üzerinde beyaz, kaliteli bir kadın cüzdanı duruyordu. içinde bir madalyon ve otuz iki dolar -son işimde neredeyse bir haftada kazandığım para- vardı..." *

çok iyi bir müzisyen olabilirsiniz, çok harika şarkı sözleri, şiirler de yazabilirsiniz ancak sizi bu dünyanın içine sokacak bazı gelişmelere ihtiyacınız vardır. bu gelişme bazen tesadüflere de bağlı olabilir. patti smith'in 60'ların sonuna doğru küçük bir kasabada bir telefon kulübesinde new york yolculuğunun bedelini karşılayacak nakiti içeren cüzdanı bulması ne de güzel bir tesadüftür. belki o cüzdan o an orada olmasaydı, patti'nin new york'a gidişi ertelenecek (belki de hiç gitmeyecek), muhtemelen orada robert ile karşılaşamayacak, chelsea otel yılları yaşanmayacak ve şimdi kulaklarımızda döndürdüğümüz şarkıları olmayacaktı. kadercilikten pek hoşlanmam ancak böylesine zincirlenmiş bir halde gelişen olayların ilk halkasının bir şekilde oluşması gerekiyor. patti smith'in defalarca teşekkür ettiği, o cüzdanı orada unutan kadın; iyi ki var oldun, sen olmasan rock'ın büyük bir parçası eksik olabilirdi.

* "çoluk çocuk" - patti smith, domingo yayın, aralık 2010
1 com

aidiyet

"bir yandan fresno'daydık, bir yandan hiçbir yerde. ölüm içimizden birini yakalamadığı, biz de onu gömüp orada yattığını bilmediğimiz sürece nasıl herhangi bir yere ait olabilirdik ki?" *

osmanlı'nın hüküm sürdüğü anadolu'nun bitlis şehrinden gitmek zorunda kalan, önce new york sonra da fresno, california'ya yerleşen bir ermeni ailenin çocuğu william saroyan. kilometrelerce uzakta doğmuş olması bizden biri olmadığı anlamına gelmez. kökünü, hala üzerinde farklı etnik grupların kardeşçe yaşamasına izin verilmediği topraklardan almış ne de olsa. yazdıkları da o toprakları terk etmek zorunda kalan ailenin yaşadığı ıstırabını, aidiyetsizlik duygusunu çok iyi yansıtmakta.

* william saroyan, "ödlekler cesurdur"
1 com

amerikan sapığı müzikal oluyor

amerikalı yazar bret easton ellis'in 1991 yılında yazdığı, geçtiğimiz yüzyılın en önemli 100 romanından biri kabul edilen "american psycho" beyazperdeden sonra şimdi de müzikal olarak karşımıza çıkacak. tabi bizim karşımıza değil. ellis'in patrick bateman karakteri üzerinden tüketim toplumunu hedef aldığı roman, 2000'de mary harron tarafından beyazperdeye içi boşaltılmış bir şekilde aktarılmıştı. filmde hiç rastlayamadığımız içerikteki o sertlik müzikalde kendisine ne kadar yer bulacak merak ediyorum doğrusu.
0 com

bir patti smith kitabı: "just kids"

punk rock ozanı patti smith'in yeni kitabı "just kids" geçtiğimiz ayın 19'unda yayınlandı. smith'in yeni kitabı, eski sevgilisi robert mapplethorpe ile olan ilişkisini konu alıyor. patti smith daha önce de ünlü fotoğrafçı olan sevgilisi mapplethorpe için "the coral sea" adındaki kitabı yazmıştı. ikilinin 60'ların sonu 70'leri kapsayan new york ve chelsea hotel yıllarındaki birliktelikleri, kendi alanlarında yükselişe geçişlerinden izler taşıyan kitabı ne zaman türkçe okuruz bilinmez.
0 com

7. idefixe kitap fuarı başladı

cepteki paranın veya cüzdandaki kredi kartının limitini idareli kullanmak, gıdım gıdım harcamak zorunda kaldığımız (tuzu kuru olanları bi kenara ayırıyorum) bu dönemlerde indirimler çok fazla şey ifade ediyor. idefix'in her sonbaharda yaptığı kitap fuarı bu yıl 7. defa düzenleniyor ve kitaplar cazip indirimlerle karşımıza çıkıyor. %25'ten %50'ye varan indirimlerle kitapların satışı dün (12 kasım) başladı ve 22 aralık'a kadar devam edecek. benim ancak bugün haberim oldu, haberdar olmayanlara da bildireyim istedim. iyi okumalar!
0 com

yeni cohen biyografisi

ağustos ayında ülkemize uğrayan leonard cohen'in yeni biyografi kitabı 1 aralık'ta satışa çıkıyor. daha önce radiohead üzerine "welcome to the machine: ok computer and the death of the classic album" kitabını yazan tim footman, müziğin bir diğer dev ismi cohen'in biyografisini de hazırladı. "hallelujah: a new biography" adını taşıyan kitap cohen'in quebec'te büyüdüğü yılları, şair ve yazar zamanlarını ayrıca müzisyenliğe geçişini ve bu alanda yükselişini kapsıyor. ayrıca footman kitapta son zamanlarda 2010'da çıkaracağı iddia edilen yeni albümündeki yeni şarkıların kayıtlarından da bahsediyormuş. chrome dreams tarafından basılacak olan kitap türkçe'ye ne zaman kazandırılacak bakalım?
0 com

"aylak adam" 50 yaşında

"her şeye karşı çıkan, karşı olan, karşı duran bir adam; bir ‘karşı’ kişilik. c., sıradanlığa, alışılmışın kolaycılığına, sahteliğe, ikiyüzlü kibarlığa katlanamıyor. üstelik ‘gerçek sevgi’nin peşini bırakmaya niyeti yok; yalnız da kalsa, gülünç durumlara da düşse. zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman. 50 yıldır okurlarını selamlıyor."
yapı kredi yayınları, edebiyatımızın önemli isimlerinden yusuf atılgan'ın 20., yazarın yayımlandığı dönemde çokça tartışılan romanı "aylak adam"ın 50. yılını özel bir baskı ile anıyor. yapı kredi yayınları daha önce necip fazıl kısakürek'in "çile", nâzım hikmet'in "öteki defterler", sait faik abasıyanık'ın "öyle bir hikâye, cemal süreya'nın "üvercinka" ve onat kutlar'ın "ishak" isimli kitaplarının özel ve numaralı baskılarını okurları ile buluşturmuştu.
0 com

istanbul tanpınar edebiyat festivali başlıyor


bu sene kalem ajans tarafından ilk defa düzenlenecek olan "istanbul tanpınar edebiyat festivali", 31 ekim-3 kasım tarihleri arasında düzenlenecek. festival çırağan palace kempinski'de yapılacak olan açılış partisi ile kitaoseverlere merhaba diyecek olan itef; adam fawer, nawal el saadawi, cristina fernández cubas ve geert mak gibi önemli yazarların yanısıra 32 ülkeden 52'si yabancı olmak üzere 90 yazarı konuk edecek.
2 com

çizgi roman dünya klasikleri'nin 4. kitabı piyasada

fyodor mihayloviç dostoyevski'nin ilk olarak 1866 yılında "rus habercisi" isimli edebiyat dergisinde yayımlanan ve ardından büyük bir klasik haline gelen "suç ve ceza" romanı, ntv yayınları tarafından "çizgi roman dünya klasikleri" serisinin 4. kitabı olarak piyasaya sürüldü. çizgi roman dünya klasikleri daha önce, william shakespeare'in "macbeth", franz kafka'nın "dava", mary shelley'nin "frankenstein" isimli kitaplarını yayınlamıştı. serinin 5. kitabı ise fransız edebiyatı'nın gerçekçi ilk romancısı sayılan gustave flaubert'in "madam bovary" isimli eseri olacak. madam bovary, romantik eserlerin etkisinde kalan bir kadının felakete sürüklendiğini göstermeyi amaçlayan bir roman.
0 com

yeni bir kerouac belgeseli

farklı coğrafyalardan farklı bireyleri etkileyen beat jenerasyonu hakkındaki belgesellere bir yenisi daha eklendi. bu sefer beat kuşağı'nın haşarı çocuğu jack kerouac üzerine çekilen belgesel "one fast move or i'm gone: kerouac's big sur" adını taşıyor.

1957'de beat kuşağının incili olarak görülen "on the road"'u, bir sene sonrasında ise "the dharma bums"'ı piyasaya süren kerouac, 1960 yılının yazında kendi içerisinde yaşadığı sıkıntıları çözmek adına inzivaya çekilmek ister. ona yakın ahaliden beat şairi lawrence ferlinghetti yardımcı olur ve california'da bulunan big sur ormanındaki barakasının anahtarını verir. fotoğrafını altta görebileceğiniz barakada geçirdiği günlerden ise yarı otobiyografik romanı "big sur" ile çıkar kerouac. romanda, öncekilerde olduğu gibi kendisini ve yakın arkadaşlarını takma isimler takarak karakterler halinde önümüze sunmuştur; jack kerouac (jack duluoz), neal cassady (cody pomeray), lawrence ferlinghetti (lorenzo monsanto), allenginsberg (irwin garden), michael mcclure (pat mclear)...

curt worden, yönetmenliğini yaptığı bu belgeselde kerouac'ın bu inziva dönemine eğilmiş. kendisiyle aynı dönemden olan ve az önce belirttiğim gibi birer roman karakteri olarak karşımıza çıkan lawrence ferlinghetti, michael mcclure'un yanı sıra neal cassady'nin eşi carolyn cassady ve çocukları john allen cassady ile jami cassady, kendisinin yazınından etkilenen tom waits, patti smith, aram saroyan (william saroyan'ın oğlu), jack hirschman, benjamin gibbard belgeselde kerouac hakkında konuşan isimlerden bazıları.

müziklerini jay farrar ile death cab for cutie'den benjamin gibbard'ın yaptığı belgesel 20 ekim'de dvd formatında satışa çıkacak. satın almayı düşünürseniz buraya, daha ayrıntılı bilgi için ise şuraya tıklamanız yeterli.


0 com

bekle ki gelsin!

öncelikle bugünden itibaren 6 ekim'e kadar idefix, nick cave'in imzalı kitabını dağıtıyor bunu bildireyim. bir süre önce siren yayınları, kendi blogundan nick cave'in kitaplarını imzaladığını ve idefix'ten dağıtacaklarını duyurmuştu. sabah apar topar evden çıkmış ve bu olayı unutmuştum, okuldayken de aklıma geldiğinde eve dönene dek çoktan tüketilir dedim o kitaplar, üzerinde durmadım. az önce aklıma düştü, tekrar bakayım dedim. idefix şöyle bir politika yaratmış kendisine nick cave imzalı kitapları bugünden itibaren 6 ekim'e kadar her 50 liralık alışveriş yapan 20. kişiye vermeyi uygun görmüş. elbette nick cave imzalı bir kitaba sahip olmak kolay değil. ancak bu kadar da fırsat düşkünlüğü, para kazanmak için dolap çevirmek olmaz sanırım. eminim o kitapları kazananlar da birer nick cave hastasıdır!!! evet, o imzalı kitaba sahip olmak istediğim ve bu yolla olamayacağım içindi bu yazı...
0 com

palahniuk'tan "tekinsiz"


"dövüş kulübü", "gösteri peygamberi", "görünmez canavarlar", "tıkanma" gibi dikkat çeken romanların aykırı yazarı chuck palahniuk'un 2005 yılında basılan kitabı "haunted" sonunda türkçede! alışkın olduğumuz gibi ayrıntı yayınları'nın yeraltı edebiyatı dizisinden çıkacak olan kitap funda uncu tarafından dilimize çevrildi. şu sıralar idefix'te ön siparişte olan kitap çok yakında raflarda yerini alacak.

kitabın tanıtım bülteninden...

ortadan kaybolun. sizi başyapıtınızı yaratmaktan alıkoyan her şeyi geride bırakın. işinizi, ailenizi ve evinizi; tüm bu sorumluluklarınızı ve dikkatinizi dağıtan şeyleri üç aylığına askıya alın. işinize tam anlamıyla odaklanmanızı sağlayacak bir ortamda, kafadar insanlarla birlikte yaşayın. katılmaya hak kazananlar için kalacak yer ve yemek bedavadır. profesyonel bir şair, romancı veya senarist olarak yeni bir gelecek kurma şansını yakalamak için hayatınızın küçük bir bölümüyle kumar oynayın. çok geç olmadan, hayalini kurduğunuz hayatı yaşayın. yer çok sınırlıdır.

her şey yukarıdaki ilanla başladı. bunun yazarların inzivası olması gerekiyordu. güvenli ve huzurlu bir yer olacaktı. meğer öyle değilmiş. birbirimize isimler verdik. leydi çöpçü, ajan fitneci, aziz bağırsaksız gibi. hatalarımıza, suçlarımıza, günahlarımıza istinaden uydurduğumuz isimlerdi bunlar. anlatacak birbirinden korkunç, kafa karıştıran, mide bulandırıcı hikayelerimiz vardı. ancak en korkunç hikaye, bizi bir araya toplayan adamın birer kurbanı olduğumuzda yazılmaya başladı. ve biz “şöhretler” dünyasına kapağı atıp kamera ışıklarını üzerimize çekmek adına tırnak sökmeyi, penis kesmeyi, insan pişirip yemeyi bile göze ama artık çok geçti…

3 com

28. istanbul kitap fuarı başlıyor

28. istanbul kitap fuarı, bu sene 31 ekim-7 kasım tarihleri arasında düzenlenecek. tüyap tüm fuarcılık yapım a.ş. ve türkiye yayıncılar birliği tarafından tüyap fuar ve kongre merkezi/beylikdüzü'nde düzenlenecek olan fuarın bu seneki teması "kültürlerarası diyalogda çeviri" olarak belirlenmiş. onur konuğu olarak cevat çapan'ın seçildiği 28. istanbul kitap fuarı yaklaşık 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla, artist 2009 - 19. istanbul sanat fuarı ile eş zamanlı gerçekleştirilecek.

yer: beylikdüzü
zaman: 31 ekim 2009 cumartesi 11:00 - 7 kasım 2009 cumartesi 19:00
telefon: 0212 867 11 00
e-posta: www.tuyap.com.tr
0 com

nick cave romanı için soundtrack yayınladı

nick cave'in yeni romanı "bunny munro'nun ölümü"'nün geçtiğimiz hafta yayınlandığını duymayan kalmamıştır sanırım. kendisi, warren ellis ile beraber roman için bir süredir soundtrack hazırlıyordu. ve o soundtrack yayınlandı. iphone app store'den edinilebilecek audiobook'ta yer alıyor. söz konusu uygulamada ayrıca cave'in romanı okurken videosu ve romanın e-kitap hali bulunuyor. roman da çıktı aradan, yeni albümün vaktidir.
0 com

everest de çizgi roman olayına bulaştı

ntv yayınları, dünya edebiyat klasiklerini çizgi roman formatında okurlarına sunmaya başlamıştı biliyorsunuz. ilk olarak shakespeare'in "macbeth"'ini yayımladılar ardından da franz kafka'nın "dava"'sını. everest yayınları da aynı olaya el atmış ve shakespeare'in romanlarını çizgiye döküyorlar. seri halinde çıkacak olan eserlerden ikisi, "hamlet" ile "romeo ve juliet" raflarda yerini aldı. bu kitapların özelliği ise manga tekniğiyle çizilmiş olması.
0 com

nick cave'in romanı 3 eylül'de çıkıyor

en güzel dakikalarımın vazgeçilmez müziğini oluşturan adamlardan nick cave'in 20 yıl aradan sonra yazdığı ikinci romanı "the death of bunny munro" nme'nin haberine göre 8 eylül'de raflarda olacak. bir gün öncesinde çıksa güzel bir doğum günü hediyesi olacaktı.. romanın ülkemizdeki haklarını siren yayınları'nın satın aldığını daha önceden duyurmuştuk. bukowski ve john fante romanlarının çevirisini de yapıp gönlümüzde ayrı bir yer edinen avi pardo'nun çevrisini yaptığı roman siren'in sitesinde yazılana göre dünya ile aynı anda çıkacak (diyordum ki, ben bu satırları yazarken siren'in blogunda 3 eylül'de kitapçılarda olacağı notunu gördüm). modern bir faust hikayesi olarak lanse edilen kitap, karanlık ve şok edici unsurlara sahipmiş. 1 aydan az zaman kaldı, okuyup göreceğiz.
1 com

aylin ünal'dan "giovanni scognamillo: aşk ve korku"

aylin ünal'ın "giovanni scognamillo: aşk ve korku" isimli kitabı, hayal-et sinema kitaplığı etiketi ile piyasaya sunuldu. ünal, giovanni'nin aşk, dans, resim, edebiyat ve müzikle nasıl tanıştığını, giovanni scognamillo'nun yorumlarıyla birlikte kitabında paylaşıyor.
0 com

"persepolis" - iran seçimleri

"persepolis", bildiğiniz gibi 2007 yılında gösterime girdi. marjane satrapi'nin kendi hayat öyküsünden yola çıkarak yazdığı çizgi roman, fransız yönetmen vincent paronnaud'nun eşliğinde beyazperdeye aktarılmıştı. iran devrimi öncesi ve sonrasında yaşananları iranlı kadın marji'nin gözünden anlatan film hayli ses getirmişti.

geçtiğimiz ay iran'da yaşanan seçimlerle yine dünyanın gözü komşu ülkeye çevrilmişti. seçimler esnasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler internet aracılığıyla tüm dünyaya aktarılmış, ve internetin tüm olanakları (en basitinden facebook, twitter sosyalleşme siteleri) kullanılmıştı.

iran'da geçtiğimiz ay yaşanan olaylar, payman ve sina'ya ilham vermiş ve onlar da "persepolis"'in devamı niteliğinde bir çizgi roman hazırlamış. resmi olmayan bu seküelde, "persepolis"'teki orijinal çizimler kullanılmış. çizgi romanı okumak isterseniz buradan, pdf formatında sahip olmak isterseniz ise şuradan buyrun.