beady belle: demodeliğin sesi!

beady belle ile bir röportaj gerçekleştirdiğimizi geçtiğimiz günlerde duyurmuştum. grupla geçtiğimiz ayın başında temasa geçmiştik ancak vokalistleri beate'nin ikinci cocuğunu dünyaya getirmesi nedeniyle röportaj biraz aksadı. yeni albümü yaratma telaşındaki grubun vokalisti beate loğusadayken sorularımızı cevapladı.

merhabalar, hayat sizin için nasıl gidiyor? bugün neler yaptın?

çok iyiyim, teşekkürler :) bugün yeni beady belle albümü üzerinde çalışıyordum. yeni şarkılar ve sözleri yazmakla uğraştım.

ajandanıza baktığımda mayıs ayından bu yana konser vermediğinizi görüyorum. bu boşluk yeni albüm için verilen bir ara mı? nasıl değerlendirdiniz?

evet, doğru. beady belle'in yeni albümü yolda. gelecek sonbaharda yayınlanacak.

peki, yeni albüm hakkında bizi biraz bilgilendirebilir misiniz?

kayıt stüdyosuna ocak sonuna rezervasyonumuzu yaptırdık, yani biraz daha zaman olduğu için aslında bahsedebileceğim çok fazla bir şey yok. bugünlerde şarkıların üzerinde çalışıyorum. şarkıları kaydettikten sonra editing safhasına geçeceğiz. ocak ayında stüdyoda müzisyenlerle çalışmaya başladığımızda albüm hakkında daha fazla şey bileceğim. ancak şunu diyebilirim ki; albümlerimiz mixlenen güne kadar sürekli bir gelişim içerisindedir. sonrasında zaten geri dönüş olmaz. böylece aslında albümün soundunun nasıl olacağı hakkında dinleyicilere gidene kadar pek fazla birşey bilmiyorum. bu süreçte sürekli ileriye dönük olarak çalışıyorum. oldukça emek gerektiren bir şey ancak bunu seviyorum!

önceki çalışmalarınızda olduğu gibi misafir sanatçılara yeni kayıtlarınızda da rastlayacak mıyız? eğer böyle bir düşünce varsa isimleri bizimle paylaşabilir misiniz?

şu anda yeni albümümüzde kimin misafir sanatçı olacağı konusunda herhangi bir planımız yok. bu, süreç için çok erken bir durum, albüm üzerinde çalışırken düşüncelerimiz değişebilir.

"cewbeagappic" albümünüzün adı albümü tanımlayan çeşitli şifrelerden oluşuyordu. peki "belvedere"'in şifreleri neler?

"belvedere", güzel manzara anlamına geliyor. belvedere, ayrıca güzel manzaranın keyfine varabilmek amacıyla inşa edilen mimari yapı anlamına geliyor, balkon gibi. "belvedere" albümümüzden beri, önceki üç albüme göre, yeni bir müziksel manzaraya sahibiz. ve bu manzara öncekilere göre farklı ve güzel :) bu yüzden albümün adını "belvedere" koymak güzel fikir gibi geldi.

son albümünüz "belvedere" önceki albümlere göre daha az elektronik unsurlara sahip. bununla ilgili olarak da "öze döndüğünüzü" ifade etmişsiniz. peki bu formu beady belle'nin bundan sonraki albümlerinizde de görecek miyiz? yoksa biraz da orta yaş etkisiyle gelen sakinleşme evresi olarak mı kabul etmeliyiz?

elektronik elementler kullanmak artık pek taze ve yeni bir şey değil. ve eskisi gibi müziğimizi yaparken elektronik öğeler kullanmak bana pek ilham verici gelmiyor. ancak fikirler zamanla değişebilir hatta yeni albümümüzde elektronik unsurlara yeniden yer verebiliriz. ben, canlı çalınan estrumanlar ile programlanmış elektronik soundun iyi bir karışımını bulmak istiyorum. stüdyodayken de müzisyenlerle birarada bunu gerçekleştirmek benim çalışma tarzım. eğer iyi müzisyenler beraber çalışırsa bu gerçekleşiyor. ve bu büyüyü de meydana çıkarmak bizim için çok önemli. bu düşünceyi de "belvedere"'den sonra yeni albüme de taşımayı düşünüyorum. ancak söylediğim gibi, elektronik öğeler yeni albümde olabilir de. fakat kayıtlar bitene kadar ne olacağını asla bilemem.

ilk albümünüz "home"'u kaydederken aklınızdan geçen neydi? beklentileriniz nelerdi? herhalde albüm sonrasında dünyanın birçok yerinde konser vermeyi beklemiyordunuz?

açıkçası hayır, bu kadarını beklemiyordum :) "home"'dan önce norveç'te pek çok projede çalışmıştım, ve sadece bu ülkede turlamıştım. "home"'un bize tüm dünyanın kapılarını açması hoş bir sürprizdi.

peki albümler üzerinde çalışırken seni hangisi daha çok uğraştırıyor, söz yazımı mı yoksa melodi yazımı mı?

lirikleri yazarken daha çok uğraşıyorum. hatta lirikler üzerinde bazen haftalarca, aylarca çalışabiliyorum. çünkü ingilizce ana dilim değil. yani müziğin doğal akıcılığı kadar kolay olmuyor, kelimeler üzerinde çok uğraşıyorum.

jan garbarek, bugge wesseltoft, beady belle, nymark collective.. dışardan bakıldığında jazz içerisinde farklı yönlerde müzik yapan isimler. new orleans gibi ortak kültüre sahip bir coğrafya değilsiniz ancak norveç jazzıyla ilgili temellerden bahsedersek, neler olabilir?

sanırım ortak olabilecek tek noktamız yanlış seçimi yapmaya cesaretimiz olması ve bu riski göze alabilmemiz. demek istediğim, geleneksel yapının dışına bir adım attığınızda yeni şeylerle karşılaşırsınız. bence demode olmak çok önemli. eğer sürekli modaya uygun olmaya çalışırsanız ve doğru şeyleri yaparsanız yeni bir şeyle karşılaşamazsınız.

norveç oldukça küçük bir ülke ve jazzı amerika'da yaptıkları gibi biz icat etmedik. bu yüzden de jazzı biraz kurcalamakla pek bir şey kaybetmeyiz. böylece soundu amerikan olmayan bir havaya sokuyoruz. bu da belki norveç jazzının soundunu yansıtıyor.

beady belle'in pek çok türden etkilenen bir müziği var. peki beady belle'i besleyen kaynaklar neler?

ben soul, funk ve jazz müzik dinleyerek büyüdüm. özellikle afrikalı ve amerikalı sanatçıları dinliyordum. müzik okumaya başladığımda ise kulaklarımı biraz açtım ve beyaz sanatçıları dinlemeye başladım :) avantgarde, elektronik, noise gibi müziklere takıldım. eğer çok farklı türde müzik dinlerseniz ve kulaklarınızı iyi açarsanız öğreneceğiniz ve esinleneceğiniz pek çok şey olur. çok farklı müzik türleri dinliyorum ancak rock müzikle pek içli dışlı olduğum söylenemez, sanırım bu tek dinlemediğim tür.

her albümünüzden sonra türkiye'ye uğramayı ihmal etmiyorsunuz. istanbul, nerdeyse sizin için özel yerlerden biri gibi. burdaki konserlerinizi izleyenlerin yorumları oldukça güzel. peki sizin türk dinleyicileri hakkındaki izlenimleriniz neler?

istanbul'da çalmayı çok seviyorum ve orada olmayı da. istanbul fantastik bir şehir. oradaki insanları, yemekleri, atmosferi çok seviyorum. istanbul'daki izleyicilerimiz oldukça iyiler. fakat biraz gürültülüler de, çok fazla konuşuyorlar. şaka bir yana onların şarkılarımıza katıldıklarını düşünüyorum, tepkileri ve bizi alkışlamaları çok hoş. istanbul seyircisine çalarken oldukça harika anlar yaşıyoruz.

belki duymuşsunuzdur, myspace ve lastfm'e erişim ülkemizde engellendi. müyap telif hakları gerekçesiyle iki siteyi de kapattırdı. her iki site de profosyonel müzisyenlerin yanı sıra amatör isimlerin işlerini duyurmalarına yardımcı oluyordu. kurumun kendi sanatçılarının ürünlerini korumak adına aldırdığı bu saçma kararı nasıl yorumluyorsunuz?

bundan haberim yoktu. korkarım oradaki özel durumları çok fazla bilemediğim için pek fazla bir şey söyleyemeyeceğim. ancak genel olarak müzik haklarını korumak oldukça önemli. internet üzerinde, yaşamını müzik yaparak idame ettiren sanatçıların ürettiklerini çalmaya meyilli pek çok kişi var. ve bu durum müziği yapan kişileri zor bir duruma sokuyor. insanlar bu durumun gelecekte müzik üzerine oluşturacağı sonuçlarını bilmeliler. eğer profesyonel müzisyenler ve besteciler müzikten kazanılan gelirin az olması sebebiyle farklı işler bulmaya zorlanırsa müzik yapmak için sadece amatörler kalır. bu da müziğin sahip olacağı soundu etkiler. bu nedenle insanlar bir seçim yapmak durumuda; eğer profosyonel sounda sahip bir müzik istiyorlarsa bunun için ödeme yapmalılar ve sonra şarkıları netten indirmeliler. bu daha çok zaman alır ve ücretsiz değildir.

ancak myspace ile olan durumu bilmiyorum. myspace'in farklı artistleri tanımak, onların neler yaptığını dinlemek ve sonra beğendiklerimin albümlerini satın almak için iyi bir yer olduğunu düşünüyorum. bence myspace harika bir şey!

sorularımızı cevapladığınız için teşekkürler. umarım sizi en kısa zamanda yine türkiye'de görürüz. ayrıca sizi yaşadığımız şehir, izmir'de de izlemeyi çok isteriz. son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

türkiye'ye yeniden gelmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. daha önce hiç izmir'de bulunmadım, bu nedenle bu kez özellikle heyecan verici olacak!

röportaj: k.a. & öğünç inan
ekim 2009

0 yorum: