franka de mille: "duyguların müziğe yansıması"

son birkaç senedir last.fm'in gediklisi olsam da myspace mecrasına hiç bulaşmamıştım. ancak geçtiğimiz senenin sonlarına doğru myspace'e iliştim blog mevzuları için. myspace kullanıcısı olanlar elbette aşinadır yeni beliren sanatçıların arkadaşlık isteği yollayarak müziklerini yaymasına. ben yeni yeni yararlanmaya başladım bu özellikten ve çok da güzel işlere denk geldim. franka de mille bu güzel işlere imza atan isimlerden birisi. kanada orijinli olan ve londra'da yaşayan franka, uzun zamandır üzerinde çalıştığı debut albümünü yeni yayınlamış. aşağıda verdiği cevapları okuduğunuzda oldukça içten bir sanatçı olduğunu göreceksiniz, şarkılarında da bu samimiyet fazlasıyla hissedilebiliyor. lafı fazla uzatmadan buyrun röportaja.

merhaba franka, blogumuzun okuyucularının çoğu ismini ilk defa duymuş olacaklar. onlara biraz kendini tanıtabilir misin lütfen?

ben londra'da yaşayan şarkıcı, şarkı yazarı ve besteciyim. müziğim için yaşıyorum. müzik benim için bir tutku ve bana umut veren bir şey. müzik olmadan yaşayamam.

geçtiğimiz sonbaharda debut albümün "bridge the roads"u yayınladın. albümün yapımının uzun bir süre aldığını biliyorum. albümdeki şarkılar da bu titiz çalışmaların ürünü ve dinlenmeye değerler. bize biraz albümün yapım aşamasından ve albümden bahsedebilir misin? müziğini dinleyecek olan okuyucularımız nelerle karşılaşacaklar?

aralık ayında bir ön-satış gerçekleştirdik. uzun zamandır albümün yayınlanmasını bekleyen ve albümü satın almak isteyen insanlardan çok sayıda mailler almaya başladım. albümü bu yıl videolarla birlikte yayınlayacağız.

evet, "bridge the roads" yapması uzun zaman alan bir albümdü. bestelerimde çeşitlilik olmasından hoşlanıyorum ve mümkün olduğunca zenginleştirmek için üzerinde çalışıyorum. ayrıca detayların üzerinde fazla duruyorum. beraber çalıştığım müzisyenler ve kayıtların mümkün olduğunca en iyisi olmasını istiyorum.

klasik müzikten çok fazla esinleniyorum ve keman, çello gibi yaylı çalgılarla çalışmaktan çok hoşlanıyorum. ayrıca şarkılarımı yazarken kullandığım çok fazla müzikal esin kaynağım var çünkü çok farklı kültürlerin içerisinde yetiştim. örneğin, "birds" adlı şarkımda peru pan flütü ile beraber bodhran adı verilen bir tür irlanda davulunu kullandım. "so long"da da ud, mandolin ve bolivya charangosu ile keman ve çellonun klasik soundunu birleştirdim. olabildiğince müzikal derinlikle beraber duygusal derinliği olan şarkılar yaratmak istedim. ayrıca enstrumanları, bestelerimde yansıttığım duyguları anlatacak sembolik üslupta kullandım. mesela "so long"taki çello ağlamayı tasvir ederken, keman ise ölümü beyan ediyor.

peki bu albümden beklentilerin neler?

öncelikle, insanların yaptıklarımı beğenmesini ve albümün kişisel doğasından zevk almalarını umuyorum. şarkılarımın her biri benim bir parçam ve bu müziğe bağlı olan insanlar için çok fazla şey ifade ediyor. ayrıca dünyayı turlamak ve ikinci albümümü kaydetmek istiyorum.

ikinci olarak ise önemli vakıfları desteklememi sağlayacak finansal bir başarı elde etmek istiyorum. bu hayatta bir farklılık yapmak istiyorum.

mesajlaşmalarımızda şarkı sözlerini kendi yaşantılarından yola çıkarak yazdığını belirtmiştin. bu haliyle de "bridge the roads", oldukça samimi ve bir o kadar da kişisel bir albüm. peki franka de mille gelecekte de müziğini kişisel bir dokuda mı bizlere sunmaya devam edecek?

evet, öyle olacak. ikinci albümümdeki şarkıları yazmayı henüz bitirdim ve şarkılarım hala çok kişisel, benimle ilişkisi olan insanlar, pişmanlıklar, mazeretler, savunmalar hakkında. bir başka perspektiften şarkı yazıp söylemeyi düşünemiyorum.

kız kardeşine yazdığın "gare du nord"da şanson etkileri hissedilebiliyor. farklı zamanlarda farklı coğrafyalarda bulunman müziğini de etkilemiş olmalı. yanılıyor muyum?

kesinlikle! bu parçayı paris'te yaşayan kızkardeşim için yazmıştım. ve şarkının fransa'ya özgü bir yanı olmasını çok istemiştim. akordiyon kullanarak bu duyguyu çok güzel yansıttım. bu, ayrı kaldığımız zamanki o hüzünlü anı yansıtıyor. şarkının sözleri ise söz konusu ayrılığı anlatıyor. hüzünlü bir şarkı olmasına rağmen, şarkının bitimindeki kemanlı jig (bir tür dans müziği) ise umut mesajımı ilan ediyor. bu da bir itiraf.

esinlendiğin isimlere baktığında genel olarak ozan kültürünün etkisi altında kaldığını görüyorum. peki bu esintileri kendi sanatına ne derece yansıtabiliyorsun?

çok fazla sanatçıdan esinleniyorum. müziksel olarak kafa tutmalarımı ve bitkin duygularımı esin kaynaklarımın çalışmalarından aldım ancak kendimi sürekli yenilemeye ve kendi tarzımı yaratmaya dikkat ediyorum.

şu anda bağımsız bir sanatçı olarak çalışıyorsun, yakın dönemde bir plak şirketine bağlı olmayı planlıyor musun? bu konuda herhangi bir gelişme var mı?

evet, bu konu üzerinde çalışmakta olan bir menajerim var. yakında bu konuyla ilgili daha fazla bilgi sahibi olacağız. daha fazla destek almak istiyorum ancak yaratıcılığımı da muhafaza etmem gerekiyor.

müziğinde en çarpıcı noktalardan biri de sesin. ve sesinin rengini genel olarak patti smith'e benzetiyorum. patti smith, müziği olduğu kadar kalemi de kuvvetli bir sanatçı. ve kendisini manevi anne olarak görüyorsun, seni bu kadar etkileyen noktaları neler?

bu çok büyük bir övgü, çok teşekkürler! patti smith'e kesinlikle tapıyorum.

o, entelektüel, kültürlü, duygusal olarak cesur ve sözünden dönmeyen güçlü bir kadın. kadın olarak pozitif esinlenmelere sahip olmaya, rol modeli olarak arzulanmaya ihtiyacımız var, eğer bu gibi şeylere kişisel yaşantımızda sahip değilsek onları başka bir yerlerde ararız. patti smith' e gerek kadın, gerekse bir sanatçı olarak her zaman hayran olmuşumdur. o, beni güçlü olmam ve kendim olmam için cesaretlendiriyor. ayrıca o nasıl bir sestir. telefon rehberini bile okusa büyülenebilirim!

ayrıca senin bir woody allen fanı olduğunu biliyorum. kendisi son dönemde bildiğin üzere londra'da da filmler çevirmeye başladı. hatta bu yıl gösterime girecek olan "you will meet a tall dark stranger" londra'da çekildi. peki sen kendisinin hangi filmlerinden daha çok hoşlanıyorsun?

woody allen filmlerini çok seviyorum. hayatında, kadınlardan esinlendiğini düşünüyorum. ve filmlerini esinlendiği bu kadınlara göre kategorilendirebilirsiniz: "diane keaton dönemi", "mia farrow dönemi" ve "soon yi dönemi".

"diane keaton dönemi"nde "annie hall", "manhattan" ve "interiors"u çok seviyorum. ayrıca "mia farrow dönemi"nde "crimes and misdemeanours" ve "alice"i çok beğeniyorum. ancak benim favorim "purple rose of cairo". bu çok nüktedan ve düşünceleri kamçılayan, inanılmaz ve aynı zamanda gerçek olan bir film. dahiyane!

woody allen ayrıca yaptıklarıyla bir sanatçının örnek alacağı bir isim. nevrozu ve cefayı sanatına çok iyi yansıtıyor. bu da filmlerini izledikten sonra elde edilenleri çok daha önemli kılıyor.

sorularımı yanıtladığın için çok teşekkür ederim. umarım debut albümünle daha çok kişinin dikkatini çeker ve istediğin noktaya ulaşırsın. eklemek istediğin bir şey var mı?

iyi dileklerin için ve ayrıca bana zaman ayırıp bu güzel soruları hazırladığın için çok teşekkür ederim. blogun için zaman ayırmak benim için bir zevkti. turdayken türkiye'ye kesinlikle geleceğim ve bunun için sabırsızlanıyorum. çok güzel bir ülkeniz var ve sizleri çok seviyorum!!!

www.frankademille.com
www.myspace.com/frankademille

sorular: k.a.
ocak 2010

0 yorum: