los abrazos rotos (2009)
cuma günü öğle vakti evden çıkıp palladium'un yolunu tuttuğumuzda filmin başlamasına çok az bir süre vardı. yoldan taksi geçmeyişinin stresine ben "amaaan nasıl olsa 10 dakika reklam oynatacaklar, kasmaya gerek yok" rahatlığıyla karşılık veriyordum. sevgilimle beraber palladium'un zirvesine tırmanıp gişeye eriştiğimizde 5 dakikalık zamanımız daha vardı. salon temizlenip içeri girdiğimizde sürprizlerin güzel olanı reklam olmadan filmin başlamasıydı. uzun yıllar sonra reklamsız filme giriş yapıldığını gördüm sanırım (desem sineması'nı saymıyorum). daha sonra kötüsüyle karşılaştık, görüntü titriyor ve bu titreme altyazıları okumayı zorlaştırıyordu. bilet fiyatlarını piyasa ortalamasının üzerinde tutan ancak verdiği bu kötü hizmetle seyri zorlaştıran cinebonus palladium'u kınıyorum. herneyse, düzelir umuduyla, salondaki 4 kişi! filmi izlemeye koyulduk.
daha önce almodovar'ın "todo sobre mi madre", "carne trémula", "volver" filmlerinde karşımıza çıkan penelope cruz'un başrolünü oynadığı "los abrazos rotos" yeşilçamvari bir melodram. konu olarak, eskiden yönetmenlik yapan, artık senaryo üreterek yaşamını sürdüren bir sanatçının geçmişi ve bugünü arasındaki bağlantıları ele alıyor. mateo blanco, başarılı bir yönetmendir ancak geçirdiği bir kaza onda görme kaybına yol açar. bu kazadan sonra blanco, gerçek kimliğini bir kenara bırakır ve daha önce senaryolarını oluştururken kullandığı diğer kimlik olan harry caine olarak yaşamaya başlar. senarist caine'in en büyük yardımcıları uzun yıllardır menejerliğini yapan judit garcia ve oğlu diego'dur. sıradan bir iş gününde kendisini ray x olarak tanıtan bir adam, caine'den senaryo yazmasını ister. caine ise genel hatlarının aktarıldığı bu senaryo işini kabul etmez. kabul etmemesinin arkasında geçmişiyle ilgili gerekçeler yatmaktadır. ernesto'nun bu gerekçeleri merak etmesiyle, geçmişin önündeki sır perdesi aralanmaya başlar.
film boyunca yaşamından kesitler izlediğimiz mateo blanco/harry caine, kuralları olan bir yönetmendir. biyografik film çekmemek de bu kuralların arasında yer almaktadır. almodovar ise bu kurala zıt bir biçimde bu yönetmenin hikayesini biyografik bir tadda bize sunmakta. ve bu sunum da çeşitli filmlerden izler taşımakta. örneğin film içerisindeki film "chicas y maletas" ile (kadınlar ve bavullar) kendisinin önemli filmlerinden "mujeres al borde de un ataque de nervios" (sinir krizinin eşiğindeki kadınlar) neredeyse aynı yapıda. ayrıca luis bunuel'in 1967 tarihli joseph kessel'in romanından uyarlaması "belle de jour"'dan (gündüz güzeli) izlere de filmde rastlıyoruz. "belle de jour"da severine, gündüz normal hayatını yaşayan akşamları ise randevu evinde çalışan bir kadındır. almodovar ise gündüz zengin iş adamı ernesto martel'in yanında çalışan, bazı zamanlarda ise bir randevu evinde ekstra gelir elde etmeye çalışan lena'ya severine takma adını uygun görür. filmde ayrıca bergman'ın "fanny och alexander"ına ve fellini'nin "8 ½"una selam çakılıyor.
yeşilçam sinemasına aşina olanların akışını rahatlıkla tahmin edebileceği ve karakterlerini eşeleyebileceği film genel olarak iyi nitelikte sayılabilecekken kusurları da içerisinde barındırıyor. bunlardan en belirgini, ernesto martel'in eşcinsel oğlunun babasına karşı duyduğu nefretin nedeni izleyene net olarak aksettirilememiş. öyküye fazlasıyla yön veren bu nefretin arkasında yatanlara pek rastlayamıyoruz. bir diğer nokta ise (eğer kusur olarak sayılabilirse) mateo blanco'nun körlüğü. filmin hemen başında yazarın kendisini tanıttığı cümlelerde harry caine'in kendi yarattığı bir karakter olduğu ve görme engelli olduğu söyleniyor. bu noktada ben mateo'nun kör olmadığını ve kör taklidi yaptığını düşündüm ve filmi buna göre izledim. bazı sahnelerde de bu taklitten izlere tanık oldum.
almodovar'ın gayet karikatürize bir şekilde resmettiği eşcinsel karakterin adının ray x oluşu da tesadüfi değil elbette. x ray ışınlarından bildiğiniz üzere röntgen çekiminde yararlanılır. ray x ise mateo blanco'nun film setinde kamerasıyla yaptığı çekimlerle mateo'nun lena'yla olan ilişkisinin röntgenini çekmekte ve bu görüntüleri babası ernesto martel'e iletmektedir. ernesto martel ise tuttuğu dudak okuma uzmanı sayesinde sette olup bitenleri birebir izlemektedir.
cuma günü gösterime giren "let the right one in" ile beraber haftanın en dikkat çeken iki yapımından biri olan "los abrazos rotos", belirttiğim gibi yurdum sinemaseverinin aşina olduğu tipte bir öyküye sahip olsa da almodovar'ın anlatımının ön plana çıktığı bir film. yönetmenin takipçileri zaten kaçırmayacaktır, diğer izleyilere de tavsiye edebilirim.
0 yorum:
Yorum Gönder