invictus (2009)

sinema dünyasının usta isimlerinden clint eastwood yeni filminde nelson mandela ve başkanlık yaptığı dönemde güney halkını biraraya getirmesini işliyor. john carlin'in "laying the enemy: nelson mandela and the game that changed a nation" kitabından beyazperdeye uyarlanan filmde nelson mandela'yı morgan freeman, ulusal ragbi takımının kaptanı francois pienaar'ı ise matt damon canlandırıyor.

mandela, robben adası'ndaki uzun süren hükümlülük yıllarından sonra 1990'da devlet başkanı de klerk tarafından şartsız olarak serbest bırakılır. onun serbest bırakılması ülkedeki siyahi vatandaşları umutlandırır. 1994'de yapılan seçimlerde devlet başkanlığı'na seçilen mandela, getirildiği bu görevde ülkede yaşanan ırk ayrımını sonlandırmak ve rainbow nation (gökkuşağı ulusu) yaratmak ister. kendisinin onca yıl dört duvar arasında yatmasına neden olan beyazları ve ırk ayrımcılığının sembolü haline gelen ulusal ragbi takımı springboks'ı bir kenara atmak yerine kazanmayı hedefler. bu amaç doğrultusunda politikaları arasında 1995'te ülkede düzenlenecek olan dünya ragbi kupası'nı öncelikli olarak kabul eder. ve takımın şampiyonada en iyi dereceyi elde etmesi için gerekli fedakarlıkların yapılmasını ister.

öykü, mandela'nın ülkedeki ırk ayrımcılığına karşı sporun birleştirici yanını kullanması üzerine kurulu. bir yandan ulusal takımdan başarı bekleyen mandela, kendi uyguladığı küçük ölçekli uygulamalarla gökkuşağı ulusu projesine ön ayak olur. örneğin korumalarını hem siyah hem de beyazlardan oluşturur ve onların gidilen her yerde sürekli gülümsemesini ister. ulusal takımın çeşitli varoş kesimlere göndererek onların özellikle siyahlarla içiçe geçmelerini sağlar. ayrıca bu bölümlerde kendisinin ne kadar iyi bir hatip olduğu gösteriliyor. takım kaptanı pienaar'ı makam odasında kabul ettiğinde yaptığı etkileyici konuşması springboks kaptanını derinden etkiler ve bu etki takımın arkasında olan beyazlara yansır.

filmin ragbi ile ilgili olan kısmı önümüze bir kahramanlık hikayesi olarak sunulmuş. takımın şampiyona için yaptığı hazırlıklar ve kupa esnasında maçlardan önce yaşanan anlar oldukça gerçekçi yansıtılmış. ki bu çıkarımı galatasaray'ın uefa final maçı öncesi yaşananlardan oluşturulan "17 mayıs: bir şampiyonluğun hikayesi" belgeseline kıyasla yapıyorum. belgeselde tanık olduğumuz gerçek kahramanların final maçı öncesi yaşadığı gerginlik, derin düşünceler ve beraberinde getirdiği suskunluklara "invictus"ta da rastlamak mümkün. ve bu dakikalarda film izleyeni öyle bir içine alıyor ki final karşılaşmasında izleyen 40 yıllık güney afrikalı gibi davranıyor :)

noktayı koymadan önce son oynanan konfederasyon kupası'nda sinirleri bozan ve 6 ay sonra aynı ülkede oynanacak olan dünya kupasında sinirleri bozacak olan vuvuzelalara filmde rastlamadım. anlaşılan daha o yıllarda popüler bir mevzu değilmiş. bu nedenle filmi rahatlıkla izleyebilirsiniz.

0 yorum: