mammoth (2009)

uzun zamandır bilgisayarımda yer eden ancak altyazısının türkçe'ye çevrilmemesi nedeniyle izleyemediğim ve izlemeyi iple çektiğim bir filmdi "mammoth". film hakkında merakımı arttıran noktalar "tillsammans" ve "lilja 4-ever" gibi sevdiğim filmlerin yönetmeni lukas moodysson tarafından yönetiliyor oluşu ve başrollerinde gael garcia bernal ile michelle williams'ın yer alıyor olmasıydı. sakallis'in blogunda film hakkında yazıyı görünce altyazısının çevrildiğini farkettim ve istanbul dönüşünde hemen izlemeye koyuldum.

lukas moodyson, daha önce izlediğim filmlerinden "tillsammans"ta isveç'te yaşayan bir komünü bireyleri üzerinden ele alarak anlatmıştı. dikkatleri fazlasıyla üzerine çeken filmi "lilja 4-ever"da ise rusya'da kaçırılan bir kadının başka bir ülkede fuhuşa zorlanışını dramatik bir dille bize sunmuştu. moodyson'un ilk kez yabancı bir dilde (ingilizce) ve yüksek bir bütçeyle çektiği filmi "mammoth"ta ise kamerasını new york'un seçkin semtlerinden biri olan soho'da yaşayan vidales ailesine çeviriyor. ailenin bireylerini tek tek tanıyalım: dünyanın en büyük oyun sitelerinden birinin kurucusu olan leo vidales (gael garcia bernal), kentin hastahanelerinden birinde cerrah olan ellen vidales (michelle williams), astronomiye meraklı, küçük sevimli kızları jackie ve jackie'nin bakımından sorumlu olan filipinli dadı gloria. leo, işiyle ilgili bir sözleşme imzalamak için özel jetiyle tayland'a gider, birkaç gün sürmesi planlanan bu gezi iş ortaklarından kaynaklı çeşitli sorunlar nedeniyle uzar. ve leo için sıkıcı bir hale gelen bu iş seyahati aile bireylerinin yaşamlarında farklı açılımlar yaşamasına sebep olur.

anneler ve çocukları

turgenyev'in nihil öğelerle dolu oğulların babalarıyla çatışmalarını anlattığı "babalar ve oğullar" yapıtının farklı bir boyutu olarak moodysson, anneler ve çocukları arasındaki duygusal çatışmaları anlatıyor filminde. ailenin yanında yaşayan ve çocuğun dadılığını üstlenen gloria, çocuklarının bakım masraflarını karşılayabilmek için onlardan kilometrelerce uzakta bir başka ülkede çalışmak durumundadır. oğullarını çok özleyen ancak onlara ülkesinin standartlarının üzerinde bir gelecek hazırlamak isteyen filipinli anne için burada çalışıp para kazanmaktan ve bağrına taş basmaktan başka bir çare yoktur. annelik hislerini ise sadece bakmakta olduğu jackie'ye yansıtmaktadır. sürekli onunla vakit geçiren, ona tagalog (filipin dili) öğretmeye çalışan gloria, bir süre sonra jackie için rol modeli olur. jackie'nin dadısıyla kurduğu bu yakınlık bir zaman sonra annesi ellen'ı ihmal etmesine neden olacaktır. zaten işinin yoğunluğu nedeniyle kızıyla çok fazla biraraya gelemeyen ellen bu ihmalden dolayı rahatsız olmaya başlayacaktır. o da annelik içgüdülerini bir süre sonra annesi tarafından bıçaklanarak hastahaneye kaldırılan anthony'e karşı sergilemeye başlar. ta ki herkes kendi evine, kendi çocuklarına dönene kadar...

hikayenin erkek tarafında yer alan leo ise sadece önüne uzatılacak olan sözleşmeyi imzalamak için çıktığı bu seyahatte sıkılmaktadır. uçak yolculuğu esnasında yardımcısı tarafından kendisine armağan edilen 30.000 $ değerindeki, mamut kemiklerinden yapılan dolmakalem onu farklı düşüncelere sevk etmiştir. bir zamanlar dünya üzerinde hüküm süren bir canlının kemiklerinin bir eşyada kullanılması onu çok rahatsız eder, ve şu anda dünyaya hükmeden insan soyunun da bir gün ortadan kalkacağını düşünür. daha sonra ise iş dünyasının yükü omuzlarına binmiş her yuppienin hayali gibi kendisini bu sıkıcı ortamdan kurtarmak ister ve hint okyanusunun kıyısında bir maceraya atılır. ailesinin hippie olduğunu belirten leo, lüks bir otelde kalmayı reddeder ve sırtında çantasıyla okyanus kıyısında basit bir bungalowda günlerini geçirir. bu macera esnasında barda tanıştığı hayat kadını cookie ile başlarda mesafeli takılsa da kadının egzotik çekimine karşı koyamaz.

moodysson, bu sekanslarda ve filipinlerde annelerinin özlemiyle yanıp tutuşan salvador'un içerisine düştüğü zor durumla kendi kilometretaşlarından "lilja 4-ever"a atıfta bulunurcasına dünyada yaşanan fuhuş sorununa dokunuyor. diğer yandan ise mamut kemiklerinden yapılı dolmakalem metaforuyla da insanların kendilerine değer katma çabası uğruna diğer değerleri alaşağı edişini göstererek inceden "tillsammans"a göz kırpıyor. yani önceki filmlerinde anlattığı dertleri başka bir olay örgüsünün içine dahil edip önümüze sunuyor. gerek bu yönüyle gerekse daha büyük bir çapta filmle izleyenlerinin karşısına geçen moodysson'un "mammoth"u ile meksikalı yönetmen alejandro gonzález iñárritu'nun "babel"ini pek çok sinemasever gibi ben de özdeşleştirmekteyim. hatırlanırsa iñárritu da başyapıtı "ameros perros"ta bize sevdirdiği kesişen hikayeli kurgusunu geniş bir coğrafyada, bradd pitt, cate blanchett gibi ünlü oyuncularla "babel"de tekrar önümüze koymuştu.

"mammoth" bütçesine ve kalbur üstü oyuncu kadrosuna rağmen yönetmenin önceki filmleri kadar dikkat çekmedi. bu olumsuz duruma moodysson'un hikayesini daha geniş bir zamana yayarak anlatması yol açmış olabilir. ancak yukarıda bahsettiğim gerekçelerle "mammoth" öncekiler kadar vurucu bir film. sadece biraz sabır ve daha fazla özenli seyir gerektiriyor.

0 yorum: