winter's bone (2010)
kendi de dahil olmak üzere kimseye faydası dokunamayan hasta bir anne, okul çağına henüz gelmiş iki küçük kardeş, uyuşturucu pazarında yer alan ve bundan dolayı hapis cezası yemiş ve nerede olduğu belirsiz bir baba. tüm bu aile fertlerini bir arada düşündüğümüzde işleri yürütecek birinin olması gerekiyor; 17 yaşındaki evin büyük kızı ree dolly. evine bakma sorumluluğu üstüne kaldığından dolayı, yaşının gerektirdiği hayatı yaşamayı bir kenara bırakıp evin her işine koşturuyor. odun kırıyor, yemek pişiriyor, küçük kardeşlerine yaşamı/yaşamayı öğretiyor. tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir gün kapılarına dayanan şeriften, firarda olan babasının imzaladığı sözleşmeyle sahip oldukları tek şey olan evin ve arazinin ipotek altına alındığını ve eğer babası bulunamazsa evi ve araziyi kaybedeceklerini öğreniyor. ree ise bu kaybı göze alamaz ve babasının izini sürmeye başlar.
uyuşturucu, şiddet gibi sert öğeleri barındıran filmler genellikle erkek filmi olarak karşımıza çıkar. ancak amerikalı kadın yönetmen debra granik, söz konusu öğelerden oluşan "the winter's bone"u kadınların ön planda olduğu bir şekilde önümüze sunmuş. evin reisliğini ree yürütür, babasının izini sürdüğü sırada karşısına çıkan evlerde kadınların onayını alarak eve girebilir, ona kadınlar yol gösterir ve yine kadınlar tarafından hırpalanır. kısaca "winter's bone" için, yeraltı dünyasının erkek hemagonyasına dokunduran bir film diyebiliriz.
ağır işleyen ancak sürükleyen öykünün, güzel bir sinematografi ve iyi oyunculuk performanslarıyla buluştuğu film şu ana dek 21 ödülü kapmış. önümüzdeki hafta verilecek olan oscar ödülleri'nde "en iyi film", "en iyi kadın oyuncu" dahil olmak üzere 4 dalda adaylığı olan filmin rakipleriyle başa çıkabilmesi zor gözüküyor. ancak ödül kazanırsa da pek şaşırmamak gerekir.
0 yorum:
Yorum Gönder