survival of the dead (2009)

zombie sineması denilince akla ilk gelen isimlerden olan george a. romero'nun son marifeti "survival of the dead" ile karşı karşıyayız. romero, son dönemde yaptığı filmlerinde, artık çağımızın gereği midir bilinmez, zombielerini modern bir hale sokmuştu. örneğin 2005 yapımı "land of the dead"de zombieler bir bilince sahipti ve liderleri doğrultusunda hareket ediyordu, 2007 tarihli "diary of the dead"de zombielerden kaçan, hayatta kalmaya çalışanları günümüz teknolojisinin nimetlerini kullanırken izlemiştik. 2008'de gösterime giren, romero'nun sadece senaryosunu yazdığı "day of the dead"de ise zombielerimiz olağanüstü güçlere sahipti, aynı danny boyle'un başımıza musallat ettiği koşan, oradan oraya atlayıp zıplayan zombieler vardı.

"survival of the dead"de ise farklı bir özellikte zombieleri görüyoruz: günlük yaşamlarındaki rutine ölüyken de sahipler. mesela postacı zombie amcamız, mektupları posta kutusuna atıyor; oduncu zombiemiz kolum kopar mı diye düşünmeden baltasını sallıyor odunlara; adanın genç ve güzel zombiesi ise sürüyor atını kırlara, ovalara tey teyy... ancak zombienin en temel özelliğinden ödün vermiyor bu filminde romero, virüs veya radyoaktiviteye dair hiçbir şey yok, herhangi bir şekilde ölen, hoop zombie olarak dikeliyor ayağa; eski usül, gavurun deyimiyle oldschool.

belki filmle ilgili çıkan haberlerden duymuşsunuzdur, bu film bir adada geçiyor. aynen bizim ilk zombie filmimiz "ada: zombilerin düğünü"nde olduğu gibi, tesadüfün iğne deliği işte. ayrıca romero, adada yaşayan karakterleri oluştururken bizim "tosun paşa"dan esinlenmiş. nasıl "tosun paşa"da yeşil vadiye hakim olmaya çalışan seferoğulları ile tellioğulları varsa bu filmde de plum adasına hükmetmek isteyen o'flynn ile muldoon aileleri mevcut. ve ortada yine bir hatun meselesi var. bir yandan adada zombieler peydah olurken diğer yandan da bu iki aile birbiriyle mücadele ediyor. ve araya romero filmlerinin klasiği olan silahlı kuvvetler giriyor, ki onlar da zombie istilasından kaçmaktadır. yalnız klasik demişken, öncekilerde askeriye filmin sonunda devreye girer ve son kalanları yanlarına alıp giderdi, burada ise onlar da hayatta kalma mücadelesi vermekte, durum vahim yani.

ve romer'oğlan der ki: "bu aşağılık dünyada birileri bayrağını diker ve başkası o bayrağı indirip kendininkini diker. çok yakında hiç kimse, savaşı başlatanların o bayraklarla uğraşanlar olduğunu hatırlamaz."

0 yorum: