the king's speech (2010)
son yıllarda ingiliz kraliyet ailesinin prenslerinin yaşadıklarına basından aşinayız. biri gider afganistan'da askerlik yapar, diğeri afrika'da gönüllüler kampına katılır, beriki normal bir ailenin kızıyla beraber olur vs.. belki bu bahsettiklerim aynı kişi bile olabilir, zira kaç tanedirler, isimleri nedir bilmiyorum. bahsettiğim sadece halkla daha içli dışlı olabilmeleri. geçmişe bakarsak konumu gereği daha önemli ve içine kapalı olan aile üyelerinin halkla olan münasebetlerinin çok çok daha sınırlı olduğunu görüyoruz ve bu noktada da "the king's speech" devreye giriyor. kral 5. george'un iki oğlundan biri olan albert frederick arthur george, gerek ailesi gerekse dadıları tarafından baskı altında yetiştirilmiş ve bu da onda konuşma bozukluğuna yol açmıştır. bazı dönemlerde halka hitap etmesi gereken albert, kekemeliği yüzünden zor duruma düşünce eşi tarafından cesaretlendirilerek soluğu terapistlerde alır. birkaç başarısız denemenin ardından lionel logue ile karşılaşan prens, logue'un yardımıyla bu sorunu çözmeye çalışır.
gerçek bir hikayeye dayanan ve haliyle dönem filmi olan "the king's speech", ingiltere'nin 2. dünya savaşı öncesi savaşa sürüklendiği bir dönemde geçmesine rağmen tüm odağını prens albert ile terapist logue arasındaki ilişkiye çevirmiş ve oyuncuların üstün performansının yardımıyla da işin altından başarıyla kalkmış. ingilizlerin oscar'ı olarak gösterilen bafta ödüllerinde en iyi film ödülü dahil olmak üzere 5 dalda ödül kazanan filmin önümüzdeki pazar gecesi verilecek oscar ödüllerinde 12 adaylığı bulunuyor. prens albert'i canlandıran colin firth'ü pazar gecesi elinde oscar heykelciğiyle görebiliriz. heykelciğe daha önceden sahip olan geoffrey rush ise koleksiyonuna bir ödül daha ekleyebilir, onun da en ciddi rakibini christian bale olarak görüyorum.