the limits of control (2009)
sayın okuyucu, ispanyolca konuşmuyorsun değil mi? ziyanı yok, ben de konuşmuyorum. devam edebiliriz öyleyse. herhangi bir cafeye gittiğinde verdiğin sipariş tam istediğin gibi olmazsa ne yaparsın? gerisin geriye yollar mısın yoksa gelenle idare mi edersin? ben geri gönderemeyenlerdenim. enayiliğimden midir artık nedir, önüme koyulandan keyif almaya bakarım. tabi keyif alınabilecekse...
film boyu izlediğimiz ve adını öğrenemediğimiz adamımız ise tam tersi. her gittiği mekanda, trende, uçakta 2 tane espresso istiyor önüne. gelmedi mi sinirlenip tekrarlıyor siparişini. kontrollü bir adam. iş üzerindeyken karşısına anadan doğma bir kadın çıksa bile, aklına seksi getirmiyor. kendisine yol gösteren ipuçlarının bulunduğu kağıtları yutuyor, geride kesinlikle iz bırakmıyor. ayrıca kendisi pek ketum. ancak çok güzel giyiniyor, filinta gibi geziniyor ortalıkta.
kendisine bir görev veriliyor. görevi veren kişiler ve kendisi haricinde kimse bilmiyor bu görevi. biz de bilmiyoruz, bilmeden izliyoruz. kibrit kutuları alışverişleriyle izlemesi gereken yollar sunuluyor adamımıza. bu takaslarda sinema, müzik, edebiyat üzerine kelam ediyor işaretçiler. susarak dinliyor adamımız bunları ancak aklının bir köşesine yazıyor. sen de yaz sayın okuyucu, finalde lazım olacak.
bu hedefe olan yolculuk esnasında filmin durağanlığı belki sizi bunaltabilir. pes etmeyin. hatta siz de bu işaretlerden bir şeyler yakalamaya çalışın. bizimkine görev veren fransız'ın ağzından çıkan her sözü didikleyin ancak "ayrıntılara inme" lafına kesinlikle aldırmayın. mesela adamımızın müzelerde dalıp gittiği tablolardan veya konuşma esnasında araya sıkıştırılmış sözcüklerden çıkarım yapın. daha sonra bu şifreleri ileriki sahnelerde yakalamaya çalışın, ve bunlardan zevk alın. tüm bu çabalarınızın karşılığını jarmusch'un sizi sürüklediği finalde fazlasıyla alacaksınız, bundan emin olun.
film boyu izlediğimiz ve adını öğrenemediğimiz adamımız ise tam tersi. her gittiği mekanda, trende, uçakta 2 tane espresso istiyor önüne. gelmedi mi sinirlenip tekrarlıyor siparişini. kontrollü bir adam. iş üzerindeyken karşısına anadan doğma bir kadın çıksa bile, aklına seksi getirmiyor. kendisine yol gösteren ipuçlarının bulunduğu kağıtları yutuyor, geride kesinlikle iz bırakmıyor. ayrıca kendisi pek ketum. ancak çok güzel giyiniyor, filinta gibi geziniyor ortalıkta.
kendisine bir görev veriliyor. görevi veren kişiler ve kendisi haricinde kimse bilmiyor bu görevi. biz de bilmiyoruz, bilmeden izliyoruz. kibrit kutuları alışverişleriyle izlemesi gereken yollar sunuluyor adamımıza. bu takaslarda sinema, müzik, edebiyat üzerine kelam ediyor işaretçiler. susarak dinliyor adamımız bunları ancak aklının bir köşesine yazıyor. sen de yaz sayın okuyucu, finalde lazım olacak.
bu hedefe olan yolculuk esnasında filmin durağanlığı belki sizi bunaltabilir. pes etmeyin. hatta siz de bu işaretlerden bir şeyler yakalamaya çalışın. bizimkine görev veren fransız'ın ağzından çıkan her sözü didikleyin ancak "ayrıntılara inme" lafına kesinlikle aldırmayın. mesela adamımızın müzelerde dalıp gittiği tablolardan veya konuşma esnasında araya sıkıştırılmış sözcüklerden çıkarım yapın. daha sonra bu şifreleri ileriki sahnelerde yakalamaya çalışın, ve bunlardan zevk alın. tüm bu çabalarınızın karşılığını jarmusch'un sizi sürüklediği finalde fazlasıyla alacaksınız, bundan emin olun.
2 yorum:
o kadar iyi yazmışsın ki insan merak etmeden edemiyor. bakalım bakalım.
teşekkürler, izledikten sonra da yorumunu bekliyorum o halde :)
Yorum Gönder