sin nombre (2009)
meksika sineması, son yıllarda özellikle alejandro gonzalez inarritu ve guillermo del toro gibi önemli yönetmenlerin yönettiği filmlerle dikkatleri üzerine çekmişti. bu yıl içerisinde ise cary fukunaga'nın çektiği "sin nombre", bir kez daha sinemaseverlerin dikkatini bu ülkeye çekti. bağımsız film festivallerinden en önemlisi sundance'ta sinematografi ödülünü kucaklayan film, ayrıca independent spirit'in 2010 ödüllerinde "en iyi yönetmen", "en iyi sinematografi" ve "en iyi perspektif" dallarında aday gösterildi.
film, iki ayrı öyküyle açılışını yapıyor ve daha sonra bu öyküler bir noktada kesişiyor. konusundan biraz bahsedersem, honduraslı sayra akrabalarının yanında yaşayan genç bir kızdır. babası zamanında kaçak yolla amerika'ya göç etmiş ve burada kendisine yeni bir aile kurmuştur. yıllar sonra baba honduras'a, kızını yanına alıp new jersey'e götürmek amacıyla, geri döner. sayra, babasının kurduğu bu yeni aileyi başlangıçta kabul edemez ancak amerika'ya gidip orada daha iyi şartlarda yaşama fikri onu cezbeder. babası ve amcasıyla birlikte kaçak olarak meksika'ya giriş yapan sayra buradan da amerika topraklarına geçmeye çalışır.
diğer yanda ise meksika'nın yeraltı alemlerine hakim çetelerden birisinde takılan casper (willy) çeteye dahil olmayan bir kızla aşk yaşamaktadır. bu ilişkisi yüzünden işleri kaytaran casper, çete reisi lil' mago tarafından uyarılır. daha sonra da çete reisi, casper'ın sevgilisine tecavüz ederken yanlışlıkla kızın ölümüne neden olur. bu olay da casper ile lil' mago'nun arasını açar. söz konusu çete, mültecilerin kaçak yolculuk yaptığı trenlere baskın yapıp, mültecilerin mallarına el koymaktadır. işte sayra ile willy'nin yolları böyle bir baskın esnasında kesişir. lil' mago, ailenin parasını alabilmek için silahını sayra'nın kafasına dayar, bu esnada da casper, lil' mago'yu bıçağıyla öldürür ve intikamını alır. bu olaydan sonra sayra kendisini kurtaran willy'e yakınlık duyar ve yolculuğa onunla devam etmek ister.
filmin yönetmeni olan cary fukunaga, senaryoyu da yazmış. ve filmin ana karakterlerinden sayra'nın izlemeye başkadığımız hikayeden önceki yaşantısıyla ilgili bilgileri sadece küçük detaylarda sunmuş. bu detaylardan da babasız yetişen bir kız çocuğunun korumacılığa özlem duyduğunu düşünebiliriz ve bu özlemini de trene soygun yapmak için gelen ancak kendisini kurtaran willy ile bastırdığını da... ki bu özlemden doğan yakınlaşma, onu, hayallerini gerçekleştirebileceği yer olan amerika'ya gitmek yerine, ölümün takip ettiği willy'nin yanında belirsiz bir maceraya sürüklüyor.
fukunaga'nın isimsiz anlamına gelen "sin nombre" adını verdiği film, diğer yandan da trenlerle kaçak yolculuk yaparak amerika sınırını geçmeye çalışan mültecilerin yaşadığı drama da yer veriyor. tüm bu isimsiz mülteciler, zorlu koşullarda sefalet içerisinde yolculuk etmekte, kader birliği yaptıkları yolculukta hep beraber aşlarını pişirip, yıkanmakta ve trenin geçtiği yerlerdeki yerel halk tarafından kah çeşitli meyvelerle beslenmekte kah küçük piçlerden taş yemektedir. bu zorlu süreçten sonra yola çıkanların çok azı amaçlarına varmaktadır. bu yolculuk da aslında fukunaga'nın başarıyla kotardığı öykünün omurgasını oluşturmakta.
filmin afişinde referans olarak walter salles'in che'nin latin amerika'yı katettiği yolculuğu konu alan filmi "the motorcycle diaries" gösterilmiş. (ayrıca inarritu'nun "21 grams"ı ve soderbergh'in "traffic"i...) sanırım her iki filmin de yol filmi olarak sınıflandırılabilmesi ve harika görselliğe sahip oluşlarından dolayı bu bağ kurulmuş. ayrıca referanslar hanesine "cidade de deus" ve yine bir inarritu filmi olan "babel"i de eklemek mümkün. bu ekleme de filmi izleyecek olanlar için aydınlatıcı olmuştur umarım.
0 yorum:
Yorum Gönder