gorefest: "death’n roll terimini çıkaran kişiyi vurmak lazım"
artperest üzerine çalışmaya başlamamız 7 ayı geçti. bu süre içerisinde içerik olarak belli bir çizgiyi takip etmeye çalıştık. artık yeni bir safhaya geçip sitenin içeriğiyle biraz daha oynama yapma isteğindeyiz. bundan sonra bir takım değişikliklerle karşılaşmanız mümkün. örneğin, çeşitli isimlerle yapacağımız röportajlar. ilk olarak uslanmayan yazar daniel koplowitz röportajını sizinle paylaştık. yine daha önceden yaptığımız bir röportajı sizlere sunuyoruz. hollandalı death metal grubu gorefest ile çıkardıkları "rise to ruin" albümünden sonra söyleşmiştik. buyrun...
merhaba frank, nasılsın? şu günlerde nelerle meşgulsün?
şu anda turdayız ve sıradaki konserimiz için prag’ta bulunuyoruz. aslında az önce uyandım ve sorularını cevaplıyorum.
yeni albümünüzden bahsedelim biraz. dinleyicilerden oldukça iyi tepkiler geldi. ayrıca “rise to ruin” rock hard magazine tarafından ayın albümü seçildi. gelişmelerden memnun olmalısınız…
evet şu an için memnunuz.
gelecek ay tekrar hollanda’da konserler vereceksiniz ve hemen ardından yeni bir avrupa turu.. nerelerde çalacağınız belli mi?
6 veya 7 ülkeyi kapsayan 3 haftalık bir tura çıkacağız. sanıyorum 18 civarında konser vereceğiz. bu turda bize one man army ile before the fail eşlik edecek.
geçen sene türkiye’de konser verdiniz. yaşadığım şehir olan izmir’de de konser verecektiniz ama bir takım aksaklıklardan dolayı iptal oldu. dedikodulara göre bu konser ertelenmişti. sizi bu sene burada görme ihtimali var mı?
türkiye’ye yine gelip orada çalmayı çok isteriz ancak orada bizi tekrar getirecek sağlam bir organizasyon firması bulmak zor. bunlar elbette konserlerimizin ertelenmesine bahane olamaz ama şunu bilmelisin ki şansımızı hala deniyoruz.
tekrar albüm üzerine konuşacak olursak, bu albüm öncekilere göre daha hızlı ve daha brutal. ve göze çarpan noktalardan biri de eski albümlerdeki gibi gitar sololara pek rastlamamamız. bu albümle beraber yeni bir sounda sahip olduğunuzu söyleyebilir miyiz? bu albüm, gelecek albümlerdeki sound için bir tanışma niteliği taşıyor mu?
bunu şimdiden söylemek güç. albümde yer alan şarkılar o an yazılıp, çalınan şeylerdi ve önceki albümlere göre farklılık taşıyordu. bundan sonraki sound hakkında bir fikrim yok. bilirsin bu bizim aramızda olan bir şey. şu an için herhangi bir plan veya buna benzer bir şey yok.
albümde dikkat çeken bir başka nokta da “babylon’s whores” gibi 9 dakika süren, uzun parçanın yer alması. bundan sonra da karşılaşabilir miyiz bu uzun şarkılarla?
bir önceki albümümüz “la muarte”de de 10 dakikaya yakın bir parçamız vardı. aslında bu bizim için çok da yeni sayılmaz. bu tarz uzun şarkılar yazarken oldukça dikkatli olmaya çalışıyoruz. sonuçta bu parçalar kendini gösteren parçalar oluyor. her seferinde buna benzer bir şeyler yapabiliriz.
ve bu albümde yepyeni bir logonuz var. oldukça sık logo değiştiriyorsunuz. herhangi bir nedeni var mı?
gerçekten de bir nedeni yok. yeni albüm için eski logomuzu kullanmayı düşünüyorduk ama daha sonra değiştirmeye karar verdik. sonuçta bu albümü şimdi yaptık, 15 sene önce değil. ve geçmişini tekrar yaşayan bir grup olmaktan kaçındığımız için böyle bir yol izledik. logo konusunda çok takıntılı değilim aslında şu anki logomuz bence rezil. ama sonuçta bu lanet olası bir logo.
son 6 yılda bir çok grup reunion yaparak sahnelere geri döndü. bunlardan bazıları ekonomik nedenlerden ötürüydü. peki sizin geri dönüşünüzde ekonomik nedenlerin payı var mı?
kesinlikle hayır, eğer çok daha fazla para kazanmak istiyor olsaydık farklı bir müzik türü yapardık. insanların ekonomik nedenlerden dolayı geri döndüğümüzü düşünmesi beni gerçekten çok şaşırtıyor. bizim tüm gün soğuk kayıt odasında vakit geçirerek para kazandığımızı mı düşünüyorsunuz? turların beleş olduğunu mu düşünüyorsunuz veya bizim roadielerin beleşe çalıştığını mı düşünüyorsunuz? çok aptalca.
peki nuclear blast’ın geri dönmenizde bir etkisi oldu mu?
hayır. onlar bizim tekrar kayıt odasına kapanarak yeni parçalar hazırladığımızı duydu ve eğer yeni materyal çıkartacaksak bizimle ilgileneceklerini söylediler. biz de albümü hazırladık ve onlarla iyi bir anlaşma yaptık.
peki bu aradaki 6 yılı nasıl değerlendirdiniz? herhangi bir grupta çalma atraksiyonları filan oldu mu?
yine müzikle ilgili bir çok şeyle uğraştık. örneğin ed oldukça verimliydi. bazı stüdyo kayıtlarıyla uğraştı, arjen lucassen ile bazı albümler yaptı.
genel olarak soundunuza göz attığımızda üç farklı dönem göze çarpıyor. 91-93 yıllarında soundunuz grind core / old school death metal etkileri taşıyordu. 94-98 arası için death’n roll ve şu anki soundunuz için köklere dönüş özelliği taşıyor diyebiliriz. özel bir nedene bağlamak mümkün mü? yoksa zamanın akışı gorefest’in soundunu böyle etkiledi diyebilir miyiz?
öncelikle death’n roll terimini ilk çıkaran kişiyi vurmak lazım. soundumuzda rock’n roll diye bir şey yok. “soul survivor” 1970lerin hard rock soundunu içerisinde barındıran bir albümdü. “chapter 13” ise yeniden metale dönüş tadında bir albümdü ve yine içerisinde 70lerden esintiler vardı. eğer dikkatlice dinlerseniz bunun doğal bir gelişim olduğunu görürsünüz. aslında hala bu albümleri yaparken edindiğimiz tecrübelerden destek alarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. ve “soul survivor” ile “chapter 13”de yaptıklarımızdan daha gözle görülür şeyler yaptığımızı düşünüyorum. “rise to ruin”de hiç beklemediğiniz sertlikte parçalar yer alıyor.
“the eindhoven ınsanity” dynamo open air’de kaydedilmiş oldukça iyi bir live albümdü. tekrar bir live albüm çıkarma düşüncesi var mı?
hayır, şu an için olası bir şey değil. “eindhoven ınsanity” o dönemi düşününce hatırladığımız hoş bir deneyimdi. ve şu anda bizi tekrar konser albümü çıkarma konusunda kışkırtan bir şey. ama yeni bir konser albümü çıkarma konusunda endişeliyim. bence konser albümleri veya best off albümler övünmek için iyi ancak diğer taraftan bakarsak insanların cebinden paralarını almak, kazıklamak için gidilen bir yol.
laf açılmışken biraz da dynamo open air’den bahsedelim. bu festival avrupa’nın en büyük metal festivallerinden biriydi ve pek çok türk metal fanı oraya gidebilmek için can atardı. ama 2005 yılından beri dynamo düzenlenmiyor. biz gorefest elemanlarının bu organizasyonda yer aldığını biliyoruz. bu harika festivalin artık varolmamasının nedenleri neler?
pek çok neden var ama en önemlisi her sene yapılacak yerin bulunamamasıydı bence. festivalin başarıya ulaşması için her sene düzenlenebilecek bir alanın olması gerekiyor. dynamo’nun son bulmasının nedeni de buydu.
peki bu festivalin tekrar canlanabilme olasılığı var mı? bu gerçekten harika olurdu…
bence de iyi olurdu fakat bunun için uğraştılar ve başarılı olamadılar. artık yeni bir şeylerin zamanı bence..
“soul survivor” albümünüzden sonra deep purple, “chapter 13”den sonra ise judas priest ile turladınız. tekrar böyle dev bir grupla tur yapma olasılığı var mı? mesela motörhead ile beraber…
sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş, deep purple ile sadece bir konser beraber çaldık. ama judas ile büyük bir tur yaptığımız doğru. ve bu bizim için harika bir deneyimdi. ama bu sadece hayatta bir kere edinebileceğimiz bir tecrübeydi. şu günlerde insanları çekebileceğimiz böyle bir olay olacağını sanmıyorum.
90larda hollanda’dan çıkan 3 büyük grup vardı; gorefest, pestilence ve the gathering. pestilence artık faal değil, gorefest 90ların sonunda müziğe ara verdi, gathering ise çok farklı bir soundda müziğe devam etti. peki şu anda bize 3 büyük grup ismi ver desek kimleri sayarsın?
hmmm eğer metalden bahsediyorsak god dethroned, legion of the damned ve born from pain diyebilirim. ayrıca bu gruplara severe torture’ı ekleyebilirim. ayrıca goth metal yapan gruplardan within temptation, after forever ve epica’yı sayabilirim ancak bu grupların tam anlamıyla metal yaptığını söyleyemem. eğer ekstrem türünden şeyler istiyorsanız saydığım 4 grup şu anda hollanda’nın en büyükleri..
peki the gathering ile ilişkileriniz nasıl? biliyorsun anneke gruptan ayrıldı ve yoluna agua de annique ile devam ediyor. bu ayrılış gathering’in durumunu nasıl etkiler sence? şunu kabul etmeliyiz ki gathering’in bu günlere gelmesinde anneke’nin rolü büyük..
the gathering ile her zaman oldukça iyi ilişkimiz oldu. anneke’nin gathering’ten ayrıldığını duyduğumda gerçekten şok oldum. o, gathering’e çok şey katmıştı ve şimdi onun yerini doldurmak gerçekten çok zor. hem anneke hem de gathering için şans diliyorum ve onlar işlerini yaptıkları sürece başarılı olacaklarını biliyorum.
müzikal maceranızı etkileyen isimler arasında johnny cash’in yer aldığını biliyoruz. onun vefat ettiğini duyduğunda neler hissettin?
onun ciddi derecede hasta olduğunu biliyordum ve yaşı nedeniyle de sona doğru yaklaştığını düşünüyordum. zaten bu herkesin başına gelmiyor mu? çok şükür ki kendisi geride pek çok harika eser bıraktı.
sizin gore filmlerle aranızın iyi olduğunu da duyduk. favori gore filmlerin ve yönetmenlerin hangileri?
romero’nun ilk dönemki işleri, argento, fulci ve pek çok italyan işini seviyorum. eli roth’un filmlerini de seyre değer buluyorum. ayrıca aja’nın “haute tension” filmi gerçekten dehşet.
biz peter jackson’ın “bad taste”inin hastasıyız. gerçekten çok sakat bir film ve jackson’ın espri anlayışını bu filme çok iyi yansıttığını düşünüyoruz. kendisi daha sonra hollywood’a transfer oldu ve “lord of the rings” ile “king kong”u (çok kötü bir filmdi bizce) çekti. neyse, jackson’ın b filmlerini sever misin? onun ileride tekrar b film yapacağını düşünüyor musun?
king kong’un o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. dürüst olmak gerekirse, ben baya eğlendim. b film konusuna gelirsek, bilemiyorum. belki yeterli zaman bulabilirse bu tarz bir işe kalkışabilir. ve bu harika olur, değil mi?
ülkenizin korku film piyasası hakkında herhangi bir fikrimiz yok. orada iyi bir piyasa var mı? ve bize tavsiye edebileceğin yönetmen?...
nico b., rozz williams ile beraber ilginç şeyler yapmıştı, “pig” adında.. “dick maas - de lift” adında argento esintileri taşıyan bir başka film daha var. ve george sluizer’in unutulmaz filmi “spoorloos” var. belki daha fazla şeyden bahsetmek mümkün ancak şu anda aklıma gelenler bunlar.
peki futbolla aranız nasıl?
hiçbirimiz futbolla ilgili değiliz…
psv ile ilgili sorulardan yırtmış oldun :) röportaj için teşekkürler frank. neler eklemek istersin?
umarım okuyucularınız son albümümüz “rise to ruin”e kulak verir. bu albümle gerçekten gurur duyuyoruz. ayrıca türkiye’ye tekrar gelip çalmak isteriz. organizasyon şirketlerini bu konuda harekete geçirin.. cheers!!
sorular: koray aykanat - öğünç inan
ekim'07
merhaba frank, nasılsın? şu günlerde nelerle meşgulsün?
şu anda turdayız ve sıradaki konserimiz için prag’ta bulunuyoruz. aslında az önce uyandım ve sorularını cevaplıyorum.
yeni albümünüzden bahsedelim biraz. dinleyicilerden oldukça iyi tepkiler geldi. ayrıca “rise to ruin” rock hard magazine tarafından ayın albümü seçildi. gelişmelerden memnun olmalısınız…
evet şu an için memnunuz.
gelecek ay tekrar hollanda’da konserler vereceksiniz ve hemen ardından yeni bir avrupa turu.. nerelerde çalacağınız belli mi?
6 veya 7 ülkeyi kapsayan 3 haftalık bir tura çıkacağız. sanıyorum 18 civarında konser vereceğiz. bu turda bize one man army ile before the fail eşlik edecek.
geçen sene türkiye’de konser verdiniz. yaşadığım şehir olan izmir’de de konser verecektiniz ama bir takım aksaklıklardan dolayı iptal oldu. dedikodulara göre bu konser ertelenmişti. sizi bu sene burada görme ihtimali var mı?
türkiye’ye yine gelip orada çalmayı çok isteriz ancak orada bizi tekrar getirecek sağlam bir organizasyon firması bulmak zor. bunlar elbette konserlerimizin ertelenmesine bahane olamaz ama şunu bilmelisin ki şansımızı hala deniyoruz.
tekrar albüm üzerine konuşacak olursak, bu albüm öncekilere göre daha hızlı ve daha brutal. ve göze çarpan noktalardan biri de eski albümlerdeki gibi gitar sololara pek rastlamamamız. bu albümle beraber yeni bir sounda sahip olduğunuzu söyleyebilir miyiz? bu albüm, gelecek albümlerdeki sound için bir tanışma niteliği taşıyor mu?
bunu şimdiden söylemek güç. albümde yer alan şarkılar o an yazılıp, çalınan şeylerdi ve önceki albümlere göre farklılık taşıyordu. bundan sonraki sound hakkında bir fikrim yok. bilirsin bu bizim aramızda olan bir şey. şu an için herhangi bir plan veya buna benzer bir şey yok.
albümde dikkat çeken bir başka nokta da “babylon’s whores” gibi 9 dakika süren, uzun parçanın yer alması. bundan sonra da karşılaşabilir miyiz bu uzun şarkılarla?
bir önceki albümümüz “la muarte”de de 10 dakikaya yakın bir parçamız vardı. aslında bu bizim için çok da yeni sayılmaz. bu tarz uzun şarkılar yazarken oldukça dikkatli olmaya çalışıyoruz. sonuçta bu parçalar kendini gösteren parçalar oluyor. her seferinde buna benzer bir şeyler yapabiliriz.
ve bu albümde yepyeni bir logonuz var. oldukça sık logo değiştiriyorsunuz. herhangi bir nedeni var mı?
gerçekten de bir nedeni yok. yeni albüm için eski logomuzu kullanmayı düşünüyorduk ama daha sonra değiştirmeye karar verdik. sonuçta bu albümü şimdi yaptık, 15 sene önce değil. ve geçmişini tekrar yaşayan bir grup olmaktan kaçındığımız için böyle bir yol izledik. logo konusunda çok takıntılı değilim aslında şu anki logomuz bence rezil. ama sonuçta bu lanet olası bir logo.
son 6 yılda bir çok grup reunion yaparak sahnelere geri döndü. bunlardan bazıları ekonomik nedenlerden ötürüydü. peki sizin geri dönüşünüzde ekonomik nedenlerin payı var mı?
kesinlikle hayır, eğer çok daha fazla para kazanmak istiyor olsaydık farklı bir müzik türü yapardık. insanların ekonomik nedenlerden dolayı geri döndüğümüzü düşünmesi beni gerçekten çok şaşırtıyor. bizim tüm gün soğuk kayıt odasında vakit geçirerek para kazandığımızı mı düşünüyorsunuz? turların beleş olduğunu mu düşünüyorsunuz veya bizim roadielerin beleşe çalıştığını mı düşünüyorsunuz? çok aptalca.
peki nuclear blast’ın geri dönmenizde bir etkisi oldu mu?
hayır. onlar bizim tekrar kayıt odasına kapanarak yeni parçalar hazırladığımızı duydu ve eğer yeni materyal çıkartacaksak bizimle ilgileneceklerini söylediler. biz de albümü hazırladık ve onlarla iyi bir anlaşma yaptık.
peki bu aradaki 6 yılı nasıl değerlendirdiniz? herhangi bir grupta çalma atraksiyonları filan oldu mu?
yine müzikle ilgili bir çok şeyle uğraştık. örneğin ed oldukça verimliydi. bazı stüdyo kayıtlarıyla uğraştı, arjen lucassen ile bazı albümler yaptı.
genel olarak soundunuza göz attığımızda üç farklı dönem göze çarpıyor. 91-93 yıllarında soundunuz grind core / old school death metal etkileri taşıyordu. 94-98 arası için death’n roll ve şu anki soundunuz için köklere dönüş özelliği taşıyor diyebiliriz. özel bir nedene bağlamak mümkün mü? yoksa zamanın akışı gorefest’in soundunu böyle etkiledi diyebilir miyiz?
öncelikle death’n roll terimini ilk çıkaran kişiyi vurmak lazım. soundumuzda rock’n roll diye bir şey yok. “soul survivor” 1970lerin hard rock soundunu içerisinde barındıran bir albümdü. “chapter 13” ise yeniden metale dönüş tadında bir albümdü ve yine içerisinde 70lerden esintiler vardı. eğer dikkatlice dinlerseniz bunun doğal bir gelişim olduğunu görürsünüz. aslında hala bu albümleri yaparken edindiğimiz tecrübelerden destek alarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. ve “soul survivor” ile “chapter 13”de yaptıklarımızdan daha gözle görülür şeyler yaptığımızı düşünüyorum. “rise to ruin”de hiç beklemediğiniz sertlikte parçalar yer alıyor.
“the eindhoven ınsanity” dynamo open air’de kaydedilmiş oldukça iyi bir live albümdü. tekrar bir live albüm çıkarma düşüncesi var mı?
hayır, şu an için olası bir şey değil. “eindhoven ınsanity” o dönemi düşününce hatırladığımız hoş bir deneyimdi. ve şu anda bizi tekrar konser albümü çıkarma konusunda kışkırtan bir şey. ama yeni bir konser albümü çıkarma konusunda endişeliyim. bence konser albümleri veya best off albümler övünmek için iyi ancak diğer taraftan bakarsak insanların cebinden paralarını almak, kazıklamak için gidilen bir yol.
laf açılmışken biraz da dynamo open air’den bahsedelim. bu festival avrupa’nın en büyük metal festivallerinden biriydi ve pek çok türk metal fanı oraya gidebilmek için can atardı. ama 2005 yılından beri dynamo düzenlenmiyor. biz gorefest elemanlarının bu organizasyonda yer aldığını biliyoruz. bu harika festivalin artık varolmamasının nedenleri neler?
pek çok neden var ama en önemlisi her sene yapılacak yerin bulunamamasıydı bence. festivalin başarıya ulaşması için her sene düzenlenebilecek bir alanın olması gerekiyor. dynamo’nun son bulmasının nedeni de buydu.
peki bu festivalin tekrar canlanabilme olasılığı var mı? bu gerçekten harika olurdu…
bence de iyi olurdu fakat bunun için uğraştılar ve başarılı olamadılar. artık yeni bir şeylerin zamanı bence..
“soul survivor” albümünüzden sonra deep purple, “chapter 13”den sonra ise judas priest ile turladınız. tekrar böyle dev bir grupla tur yapma olasılığı var mı? mesela motörhead ile beraber…
sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş, deep purple ile sadece bir konser beraber çaldık. ama judas ile büyük bir tur yaptığımız doğru. ve bu bizim için harika bir deneyimdi. ama bu sadece hayatta bir kere edinebileceğimiz bir tecrübeydi. şu günlerde insanları çekebileceğimiz böyle bir olay olacağını sanmıyorum.
90larda hollanda’dan çıkan 3 büyük grup vardı; gorefest, pestilence ve the gathering. pestilence artık faal değil, gorefest 90ların sonunda müziğe ara verdi, gathering ise çok farklı bir soundda müziğe devam etti. peki şu anda bize 3 büyük grup ismi ver desek kimleri sayarsın?
hmmm eğer metalden bahsediyorsak god dethroned, legion of the damned ve born from pain diyebilirim. ayrıca bu gruplara severe torture’ı ekleyebilirim. ayrıca goth metal yapan gruplardan within temptation, after forever ve epica’yı sayabilirim ancak bu grupların tam anlamıyla metal yaptığını söyleyemem. eğer ekstrem türünden şeyler istiyorsanız saydığım 4 grup şu anda hollanda’nın en büyükleri..
peki the gathering ile ilişkileriniz nasıl? biliyorsun anneke gruptan ayrıldı ve yoluna agua de annique ile devam ediyor. bu ayrılış gathering’in durumunu nasıl etkiler sence? şunu kabul etmeliyiz ki gathering’in bu günlere gelmesinde anneke’nin rolü büyük..
the gathering ile her zaman oldukça iyi ilişkimiz oldu. anneke’nin gathering’ten ayrıldığını duyduğumda gerçekten şok oldum. o, gathering’e çok şey katmıştı ve şimdi onun yerini doldurmak gerçekten çok zor. hem anneke hem de gathering için şans diliyorum ve onlar işlerini yaptıkları sürece başarılı olacaklarını biliyorum.
müzikal maceranızı etkileyen isimler arasında johnny cash’in yer aldığını biliyoruz. onun vefat ettiğini duyduğunda neler hissettin?
onun ciddi derecede hasta olduğunu biliyordum ve yaşı nedeniyle de sona doğru yaklaştığını düşünüyordum. zaten bu herkesin başına gelmiyor mu? çok şükür ki kendisi geride pek çok harika eser bıraktı.
sizin gore filmlerle aranızın iyi olduğunu da duyduk. favori gore filmlerin ve yönetmenlerin hangileri?
romero’nun ilk dönemki işleri, argento, fulci ve pek çok italyan işini seviyorum. eli roth’un filmlerini de seyre değer buluyorum. ayrıca aja’nın “haute tension” filmi gerçekten dehşet.
biz peter jackson’ın “bad taste”inin hastasıyız. gerçekten çok sakat bir film ve jackson’ın espri anlayışını bu filme çok iyi yansıttığını düşünüyoruz. kendisi daha sonra hollywood’a transfer oldu ve “lord of the rings” ile “king kong”u (çok kötü bir filmdi bizce) çekti. neyse, jackson’ın b filmlerini sever misin? onun ileride tekrar b film yapacağını düşünüyor musun?
king kong’un o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. dürüst olmak gerekirse, ben baya eğlendim. b film konusuna gelirsek, bilemiyorum. belki yeterli zaman bulabilirse bu tarz bir işe kalkışabilir. ve bu harika olur, değil mi?
ülkenizin korku film piyasası hakkında herhangi bir fikrimiz yok. orada iyi bir piyasa var mı? ve bize tavsiye edebileceğin yönetmen?...
nico b., rozz williams ile beraber ilginç şeyler yapmıştı, “pig” adında.. “dick maas - de lift” adında argento esintileri taşıyan bir başka film daha var. ve george sluizer’in unutulmaz filmi “spoorloos” var. belki daha fazla şeyden bahsetmek mümkün ancak şu anda aklıma gelenler bunlar.
peki futbolla aranız nasıl?
hiçbirimiz futbolla ilgili değiliz…
psv ile ilgili sorulardan yırtmış oldun :) röportaj için teşekkürler frank. neler eklemek istersin?
umarım okuyucularınız son albümümüz “rise to ruin”e kulak verir. bu albümle gerçekten gurur duyuyoruz. ayrıca türkiye’ye tekrar gelip çalmak isteriz. organizasyon şirketlerini bu konuda harekete geçirin.. cheers!!
sorular: koray aykanat - öğünç inan
ekim'07
0 yorum:
Yorum Gönder