looking for eric (2009)
genelde izleyeceğim filmler hakkında önceden yazılanları okumam. bu tercihimi, yazıların bende bir beklenti oluşturma olasılığını ve film hakkında oluşan beklentilerin izlediğimde karşılanıp karşılanmayacağını düşünürek yaparım. yazılarda karşılabileceğim olası spoilerların da filmden alabileceğim zevki düşürebileceğini göz önüne alırım. bunun yerine beklentilerimi filmin yönetmenine, içerisinde yer alan oyunculara bakarak oluştururum kısmen. bu alakasız bilgiyle başladıktan sonra işi biraz alakalı kısma dökeyim.
yıl 1972. woody allen'ın sakar, beceriksiz ve kadınlara karşı fazlasıyla heyecanlı karakterini canlandırdığı zamanlar. 3 sene öncesinde bir tiyatro oyunu olarak sahneye koyduğu eserini senaryolaştırarak yine aynı isim altında ("play it again, sam") herbert ross yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlanmıştı. woody allen'ın vücudunda hayat bulan allan karakteri; sakar, kadınlar konusunda beceriksiz, yumruklara çenesiyle, dizlere ise burnuyla vuracak kadar gözüpek bir aspirin cankisidir! bir dergide sinema üzerine yazılar yazan allan, hayatı seyrettiği içerisinde olmadığı gerekçesiyle karısı tarafından terkedilir. bizimkisi de depresyona sürüklenir. yakın arkadaşları ona yeni bir kadın bulmak isterler. bizimkine ise bu zor zamanlarında yardımına hayranı olduğu humphrey bogart yetişir. trençkot ve fötr şapkasının içerisinde alışık olduğumuz görüntüsüyle bir anda odada biten bogart, kendi filmlerinden örneklerle allan'a hatunlar konusunda akıl verir. hmmm artık başlığını attığım filme geçmenin vaktidir!
ingiliz yönetmen ken loach'un yeni filminde eric cantona'nın rol alacağını öğrendiğimde karşıma en azından kendisinin "my name is joe"'sundaki gibi futbol soslu bir film çıkacağını düşünmüştüm. izlemeye koyulduğumda ise eric cantona'nın karşıma futbolcu veya futbol koçu olarak çıkacağını beklerken cantona, odasında dev posterinin asılı olduğu mutsuz ve umutsuz adaşı eric bishop'un otunu tüttürürken peydahlanan yaşam koçu olarak belirdi. aklıma ise direk "play it again, sam" geldi. yoksa 37 yıl önce çekilmiş ve hala çok güldüren filmden bahsederek başlamam gereksiz olurdu. neyse, şimdi başa saralım.
manchester united taraftarı olan eric bishop, postahanede çalışmaktadır. cantona'ya derin bir hayranlık besleyen bishop, o futbolu bıraktığından beri old trafford'un yolunu unutmuştur. bekar takılan bishop, evinde birbirinden sorumsuz iki üvey oğlu ile yaşamaktadır. derbeder bir halde yaşayan bishop, sıkıntılarından dolayı mutsuzluğu yüzünden okunur. genelde vaktini iş arkadaşlarıyla beraber geçirir, onların çabalarına rağmen bishop'u mutlu etmek zordur. öz kızının çocuğuna kısa bir süre bakıcılık yapmak durumunda kalması onu senelerdir görmediği eşi lily ile karşı karşıya getirir. ve bu noktada kahramanımız eric cantona devreye girer. ona futbol ile hayatın benzer noktalarını göstererek harekete geçmesini sağlar.
bizim topraklardan çıkan "dar alanda kısa paslaşmalar"'da gördüğümüz "hayat futbola benzer, hem de fena halde" temasını ken loach "looking for eric"'te farklı bir formda bizlere sunuyor. cantona'nın filozof edasıyla sarfettiği "sorunların üzerine git", "takım arkadaşlarına güven", "rakibini zayıf yerinden vur" tadındaki nasihatleri adaşı kulak arkası etmez ve sorunları birer birer çözer.
muhalif yönetmenimiz ken loach, içerisinde futbolun da bulunduğu bir film çekmişken, endüstriyel futbol muhabbetine dokunduracaktı elbet. eric bishop ve arkadaşlarının old trafford yerine bir pubda izlemeyi düşündüğü man utd - barcelona şampiyonlar ligi maçı başlamasından önceki muhabbette formalar üzerine başlayan atışmada, forma önü reklamları, united'ın malcolm glazer'a satılan hisseleri loach'un dilinden nasibini alıyor.
ken loach, eric cantona'yı filme dahil ederek fantastik unsurlara göz kırptığı filmini masalsı bir anlatımla tamamlıyor. başlarda belirttiğim gibi farklı bir beklentim olan filmde tamamen başka bir şekle rastladım. ancak bunu olumsuz olarak niteleyemem. komedi öğelerinin de fazlasıyla yer alan filmin tamamını zevk alarak izledim. sadece eric cantona ve futbol hastası erkekler değil tüm sinemaseverlerin seveceği cinsten bir film "looking for eric". geçtiğimiz günlerde filmekimi'nde gösterime girdi, vizyona ise ne zaman uğrar şu an için belirsiz.
yıl 1972. woody allen'ın sakar, beceriksiz ve kadınlara karşı fazlasıyla heyecanlı karakterini canlandırdığı zamanlar. 3 sene öncesinde bir tiyatro oyunu olarak sahneye koyduğu eserini senaryolaştırarak yine aynı isim altında ("play it again, sam") herbert ross yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlanmıştı. woody allen'ın vücudunda hayat bulan allan karakteri; sakar, kadınlar konusunda beceriksiz, yumruklara çenesiyle, dizlere ise burnuyla vuracak kadar gözüpek bir aspirin cankisidir! bir dergide sinema üzerine yazılar yazan allan, hayatı seyrettiği içerisinde olmadığı gerekçesiyle karısı tarafından terkedilir. bizimkisi de depresyona sürüklenir. yakın arkadaşları ona yeni bir kadın bulmak isterler. bizimkine ise bu zor zamanlarında yardımına hayranı olduğu humphrey bogart yetişir. trençkot ve fötr şapkasının içerisinde alışık olduğumuz görüntüsüyle bir anda odada biten bogart, kendi filmlerinden örneklerle allan'a hatunlar konusunda akıl verir. hmmm artık başlığını attığım filme geçmenin vaktidir!
ingiliz yönetmen ken loach'un yeni filminde eric cantona'nın rol alacağını öğrendiğimde karşıma en azından kendisinin "my name is joe"'sundaki gibi futbol soslu bir film çıkacağını düşünmüştüm. izlemeye koyulduğumda ise eric cantona'nın karşıma futbolcu veya futbol koçu olarak çıkacağını beklerken cantona, odasında dev posterinin asılı olduğu mutsuz ve umutsuz adaşı eric bishop'un otunu tüttürürken peydahlanan yaşam koçu olarak belirdi. aklıma ise direk "play it again, sam" geldi. yoksa 37 yıl önce çekilmiş ve hala çok güldüren filmden bahsederek başlamam gereksiz olurdu. neyse, şimdi başa saralım.
manchester united taraftarı olan eric bishop, postahanede çalışmaktadır. cantona'ya derin bir hayranlık besleyen bishop, o futbolu bıraktığından beri old trafford'un yolunu unutmuştur. bekar takılan bishop, evinde birbirinden sorumsuz iki üvey oğlu ile yaşamaktadır. derbeder bir halde yaşayan bishop, sıkıntılarından dolayı mutsuzluğu yüzünden okunur. genelde vaktini iş arkadaşlarıyla beraber geçirir, onların çabalarına rağmen bishop'u mutlu etmek zordur. öz kızının çocuğuna kısa bir süre bakıcılık yapmak durumunda kalması onu senelerdir görmediği eşi lily ile karşı karşıya getirir. ve bu noktada kahramanımız eric cantona devreye girer. ona futbol ile hayatın benzer noktalarını göstererek harekete geçmesini sağlar.
bizim topraklardan çıkan "dar alanda kısa paslaşmalar"'da gördüğümüz "hayat futbola benzer, hem de fena halde" temasını ken loach "looking for eric"'te farklı bir formda bizlere sunuyor. cantona'nın filozof edasıyla sarfettiği "sorunların üzerine git", "takım arkadaşlarına güven", "rakibini zayıf yerinden vur" tadındaki nasihatleri adaşı kulak arkası etmez ve sorunları birer birer çözer.
muhalif yönetmenimiz ken loach, içerisinde futbolun da bulunduğu bir film çekmişken, endüstriyel futbol muhabbetine dokunduracaktı elbet. eric bishop ve arkadaşlarının old trafford yerine bir pubda izlemeyi düşündüğü man utd - barcelona şampiyonlar ligi maçı başlamasından önceki muhabbette formalar üzerine başlayan atışmada, forma önü reklamları, united'ın malcolm glazer'a satılan hisseleri loach'un dilinden nasibini alıyor.
ken loach, eric cantona'yı filme dahil ederek fantastik unsurlara göz kırptığı filmini masalsı bir anlatımla tamamlıyor. başlarda belirttiğim gibi farklı bir beklentim olan filmde tamamen başka bir şekle rastladım. ancak bunu olumsuz olarak niteleyemem. komedi öğelerinin de fazlasıyla yer alan filmin tamamını zevk alarak izledim. sadece eric cantona ve futbol hastası erkekler değil tüm sinemaseverlerin seveceği cinsten bir film "looking for eric". geçtiğimiz günlerde filmekimi'nde gösterime girdi, vizyona ise ne zaman uğrar şu an için belirsiz.
2 yorum:
operation cantona bölümü züperr....
loach, her filminde mutlaka bir tane futbol topu bulundurur. hehehe
Yorum Gönder