was am ende zählt (2007)
tıpkı "all the boys love mandy lane" gibi yurdum sinemalarına uğraması hayli zaman almış ve if istanbul kapsamında gösterime girmiş bir film, "was am ende zählt". ingilizce adıyla "nothing else matters" bizdeki gösterim adıyla ise "başka birşeyin önemi yok"... senaryoyu john quester ile beraber yazan julia von heinz'in tek başına yönetmiş filmi ve bu kendisinin 2. uzun metrajı. başrollerdeki paula kalenberg ve marie-luise schramm'e benjamin kramme, vinzenz kiefer, martin ontrop eşlik ediyor.
hangi şehirde oturduğundan bihaber olduğumuz carla, babasıyla yaşadığı sorunlardan bunalıp evden kaçıyor. bu kaçışın tek amacı sorunlardan uzaklaşmak değildir, lyon'a gitmek ve oradaki özel bir okulda moda tasarımı okumak istemektedir. çizim üzerine yeteneğini bu şekilde değerlendirmek isteyen carla, bu kaçışı babasından çaldığı parayla finanse etmek ister. ancak berlin'de trene binmek üzereyken tüm parasını ve eşyalarını çaldırır. böylece haydan gelen para huya gider. istasyon dışarısı çıkıp çaresizce sokaklarda dolanırken rico'ya rastlar. rico'nun yardımcı olma vaadi üzerine ona takılmaya başlar. rico'nun sahibi olduğu bir inşaatta çalışıp, lyon'a gitmek ve orada okumak için para biriktirmeye başlar. birkaç ay çalışıp sonra terk etmek üzere geldiği inşaatta kafasındaki planlar umduğu gibi gitmez. ilk gece mecburiyetten koynuna girdiği rico'dan hamile kaldığını öğrenir. bu zorlu süreçte ise kendisine hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacak olan lucie yardımcı olur.
evinden kaçarken hiçbir yere ait olmama fikrini kafasına koyan carla'nın belki de tek aidiyeti okumak istediği okul olacakken bir anda kendisini bambaşka bir şehirde ve ortamda bulur ve yaşadıklarından dolayı buraya ait olmak zorunda kalır. lucie ile beraber kürtaj seçeneğini gözden geçirirlerken bir anda film "4 luni, 3 saptamini si 2 zile / 4 ay 3 hafta 2 gün" yönüne mi kayacak derken apayrı bir yöne sapıyor. ve bu noktadan itibaren de lucie'nin carla'ya olan fedakar tavrı giderek artıyor. anne ve babasını küçük yaşta kaybeden lucie, sahip olmak istediği aile ortamını carla ile beraber yakalamak istiyor hatta ona olan ilgisi arkadaşlıktan da öteye geçiyor. bulunduğu şartlar ise carla'yı kafasına koyduğunu yapmaktan vazgeçmesine neden olmuyor.
torino uluslararası gay & lezbiyen film festivalinde özel ödülü kucaklayan film ödül açısından çok fazla bir başarılı olmasa da ilgiyi hakediyor zannımca. abartısız ve doğal oyunculukları ve takibi kolay öyküsüyle izlettiriyor ve sevdiriyor kendisini.
hangi şehirde oturduğundan bihaber olduğumuz carla, babasıyla yaşadığı sorunlardan bunalıp evden kaçıyor. bu kaçışın tek amacı sorunlardan uzaklaşmak değildir, lyon'a gitmek ve oradaki özel bir okulda moda tasarımı okumak istemektedir. çizim üzerine yeteneğini bu şekilde değerlendirmek isteyen carla, bu kaçışı babasından çaldığı parayla finanse etmek ister. ancak berlin'de trene binmek üzereyken tüm parasını ve eşyalarını çaldırır. böylece haydan gelen para huya gider. istasyon dışarısı çıkıp çaresizce sokaklarda dolanırken rico'ya rastlar. rico'nun yardımcı olma vaadi üzerine ona takılmaya başlar. rico'nun sahibi olduğu bir inşaatta çalışıp, lyon'a gitmek ve orada okumak için para biriktirmeye başlar. birkaç ay çalışıp sonra terk etmek üzere geldiği inşaatta kafasındaki planlar umduğu gibi gitmez. ilk gece mecburiyetten koynuna girdiği rico'dan hamile kaldığını öğrenir. bu zorlu süreçte ise kendisine hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacak olan lucie yardımcı olur.
evinden kaçarken hiçbir yere ait olmama fikrini kafasına koyan carla'nın belki de tek aidiyeti okumak istediği okul olacakken bir anda kendisini bambaşka bir şehirde ve ortamda bulur ve yaşadıklarından dolayı buraya ait olmak zorunda kalır. lucie ile beraber kürtaj seçeneğini gözden geçirirlerken bir anda film "4 luni, 3 saptamini si 2 zile / 4 ay 3 hafta 2 gün" yönüne mi kayacak derken apayrı bir yöne sapıyor. ve bu noktadan itibaren de lucie'nin carla'ya olan fedakar tavrı giderek artıyor. anne ve babasını küçük yaşta kaybeden lucie, sahip olmak istediği aile ortamını carla ile beraber yakalamak istiyor hatta ona olan ilgisi arkadaşlıktan da öteye geçiyor. bulunduğu şartlar ise carla'yı kafasına koyduğunu yapmaktan vazgeçmesine neden olmuyor.
torino uluslararası gay & lezbiyen film festivalinde özel ödülü kucaklayan film ödül açısından çok fazla bir başarılı olmasa da ilgiyi hakediyor zannımca. abartısız ve doğal oyunculukları ve takibi kolay öyküsüyle izlettiriyor ve sevdiriyor kendisini.
0 yorum:
Yorum Gönder