one day in europe 'galatasaray - depor' (2005)

çekimleri tamamlanıp vizyona girdiğinden beri merak ettiğim bir filmdi "one day in europe". ülkemizde sinemalarda vizyona girmemişti o dönemde, sadece istanbul film festival'inde gösterilmişti bildiğim kadarıyla. ancak izleyebildim. aslında tam da zamanına denk geldi gibi, yarın roma'da barcelona ile manchester united arasında oynanacak olan şampiyonlar ligi finali öncesine.

"berlin is in germany" (berlin almanya'dadır) adındaki ilk uzun metraj filmiyle adından söz ettiren hannes stöhr'ün yine geleneğini bozmayıp kendi yazıp kendi yönettiği "one day in europe", "galatasaray - depor" alt adı ile de gösterime girmişti. 4 farklı şehri içeren ve 4 bölümden oluşan filmde her şehrin yerel oyuncuları rol alıyor filmde. istanbul bölümünde, memlekette sevdiğim oyunculardan olan ahmet mümtaz taylan ile daha evvel "good bye lenin!"'de annesinden doğu almanya'da yaşanan değişiklikleri saklı tutmaya çalışan alex'e yardımcı olmaya çalışan denis rolünde izlediğimiz florian lukas rol alıyor.

film adından da belli olacağı üzere, galatasaray ile deportivo la coruna arasında moskova'da oynanacak olan şampiyonlar ligi karşılaşmasının yapıldığı gün avrupa'nın 4 farklı şehrinde yaşanan olayları konu alıyor. yaşanan hırsızlık olayları ise tüm bölümlerin ortak paydasını oluşturuyor. moskova ve santiago de compostela şehirlerindeki yaşanan hırsızlıklar gerçek iken istanbul ve berlin'de yaşananlar ise sigortadan para koparmak amacıyla yapılmış birer tezgahtır. her ne olursa olsun yaşanan bu olaylara karşı yerel halkın ve polisin tutumunu gözler önüne sermeye çalışmış hannes stöhr. ülkemizdeki polisin tutumunu zaten biliyoruz, rusların ve ispanyolların tavırlarının bizden çok da farklı olmadığını görüyoruz. ve de ultra disiplin ülkesi almanya'nın polisinin olaya nasıl yaklaştığını...

tüm bu olaylara şampiyonlar ligi final maçı bir zemin oluştuyor. film boyunca moskova, istanbul ve berlin sokaklarında galatasaray ve deportivo için tezahüratlar yapan taraftar gruplarını görmek insanı film izlerken bile bir başka havaya sokuyor. bu arada galatasaray için tezahürat yapan taraftarları film için rahmetli alpaslan dikmen ayarlamış. tribünlerin unutulmaz adamı yine adına yaraşır bir şekilde filme damgasını vurmuş. kurmaca olsa da berlin ve moskova sokakları galatasaray sesleri ile inlerken gönül tellerim titremedi değil.

bilindiği üzere, deportivo la coruna, bulundukları bölgede ezeli rakipleri olan celta vigo taraftarları tarafından aşağılanma amacıyla "türk" olarak anılır. deportivo taraftarları ise bu atıftan hiç alınmazlar ve maçlarında türk bayrakları ile süslerler tribünlerini. filmde de bu olaya ufak bir gönderme bulunuyor. ispanyol polisi maça takılmak amacıyla girdiği barda diğer müşterilerin kim yener muhabbetine "kim kazanırsa kazansın, galatasaray ya da deportivo. her ikisi de türk nasıl olsa" diye cevap verir. hannes stöhr'ün filme serpiştirdiği ufak anekdotlardan sadece biri.

galatasaray - deportivo deyince aklıma hep 2001'deki sevgililer günü geliyor. galatasarayımın adının avrupa'yı titrettiği zamanlar. 14 şubat'ta oynanan şampiyonlar ligi 2. grup maçıydı. maçın sevgililer günü'ne denk gelmesi nedeniyle maç öncesi kapalı tribünde dev bir pankart açılmış, kırmızının üzerine sarı harflerle "only you" yazılmış arasına da bir kalp iliştirilmişti. maçı da suat'ın füzesiyle 1-0 kazanmıştık. o zamanlar hannes stöhr'e böyle bir film çekmesi için ilham veren takımımın çok değil 8-9 sene sonrasında avrupa ligi'ne katılma mücadelesi vermesi acı vermiyor değil.

0 yorum: