the last house on the left (1972) (2009)

iki film bir arada

"soldaki son ev" adı altında geçtiğimiz cuma günü vizyona giren film doğal olarak hala yurdum sinemalarında gösteriyor. amerikan sineması'nın son dönemdeki remake / yeniden çevrim furyasından nasibini alan filmin orijinali 1972'de wes craven tarafından çekilmişti. craven'ın filmografisinde ilk film olma özelliğini taşıyan "the last house on the left", ait olduğu dönemin sinemasında şiddet öğeleri hayli içeren hatta dozajın fazla kaçmasından dolayı ingiltere'de yasaklanmış birçok ülkede de sansürlenip gösterime girmişti. istismar sineması'nın hatrı sayılır örneklerinden biri olan "soldaki son ev" de aslında bir filmi temel almış. ingmar bergman'ın 1960 tarihli "jungfrukällan" / "the virgin spring"'den yola çıkarak wes craven senaryoyu kendi ellerinde yoğurmuş ve ortaya kendi ürününü çıkarmıştı. yeniden çevrim olan filmin senaryosu ise carl ellsworth ve adam alleca tarafından yeniden şekillendirilmiş, aslına çok fazla bağlı kalmayan senaryo dennis iliadis tarafından filme alınmış.

ilk olarak 1972 tarihli olan filmden bahsedeyim. dağlık bölgede göl kenarında bir evde oturan collingwood ailesi, adeta john waters filmlerinden fırlamış gibi birbirleriyle absürd diyaloglarıyla tipik bir orta üstü amerikan ailesidir. ailenin genç kızı mari rock müzik tutkunudur ve sevdiği gruplardan olan bloodlust'ın şehir merkezinde konseri vardır. konsere arkadaşı sadie ile beraber gitme konusunda izni ailesinden zor kopartır. bu zorluğu yaratan kısım ise ebeveynlerinin sadie'den pek hoşlanmamaları ve konserin şehrin varoş diye tabir edebileceğimiz tarafında yapılacak olmasıdır. mari, babasının arabasına atlayıp şehre iner ve sadie ile buluşur. önce biraz fundalık alanda, tarantino'nun "death proof"'unda bolca atıfta bulunduğu 70'lerin içi boş film diyalogları tadında, muhabbet ederler. daha sonra konser verilecek alanın etrafında esrar bulmak için arayışa geçerler.

mari tarafında olaylar bu yönde gelişirken bir yanda da iki azılı suçlu hapisten firar etmiş ve şehirde bir otelde saklanmaktadır. adları krug ve weasel (gelincik) olan bu iki suçluya krug'un metresi phyllis ve oğlu junior eşlik etmektedir. hapis ortamında kadın etine susamış olan krug ve weasel, phyllis ile beraber olmak ister ancak phyllis kendilerine eşlik edecek kızların bulunmasını ister. krug ise bu görev için farklı! bir şekilde yetiştirdiği ve adeta kölesi olması için uyuşturucu bağımlısı yaptığı, haliyle de hayli ezik bir karakter olan junior'u görevlendirir. tahmin edebileceğiniz gibi, sokaklarda esrar peşinde iz süren mari ve sadie junior'a denk gelir. junior'un onları uyuşturucu bahanesiyle otel odasına getirmesiyle tüm gece boyunca sürecek olan macera başlar.

önce otel odasında krug, weasel ve phyllis'in her türlü şiddet ve tacizine maruz kalan genç kızlar daha sonra arabaya bindirilerek dağlık alana götürülür. getirildikleri bu yer mari'nin ailesiyle beraber yaşadığı evin oldukça yakınındadır. bu yakınlığı bir umut olarak gören mari'nin çok geçmeden umutları kararır. gece boyunca şiddete kalırlar. ertesi sabah kızlarla işlerini bitiren çete mari'nin evine uğradığında ise durum bambaşka bir hal alır. mari'nin annesinin kızlarının bu çete tarafından öldürüldüğünü farketmesiyle çete üyelerini zor dakikalar bekler.

özellikle ormanlık alanda krug, weasel ve phyllis tarafından mari ve sadie'nin tecavüze uğrama, zorla altlarına işetilme, zevk uğruna kesilip biçilme sahneleriyle istismar sinemasından örnekler sunan film, çete üyelerinin mari'nin evine girişiyle beraber av-avcı ilişkisinin tersine dönüşünü de işliyor. sıradan hayatlar yaşayan anne ile babanın gözünün bir anda kan bürümesiyle farklı! şeyler yapmaya başlarlar ve kızlarının ölümüne neden olan bu çeteyi kendi yöntemleriyle haklarlar.

film boyunca azılı katillerin peşinde olan polisleri fazlasıyla karikatürize ederek işleyen wes craven, polis teşkilatına sevgi ve eleştirilerini yollamayı eksik etmiyor. alt metinde barınan bir başka mevzu ise sınıflar arası çatışmaya ait. çetenin, collingwood'ların evinde konakladığı gece üst tabakaya sarfettiği sözlerden bu çıkarımı rahatça yapabiliriz.

neresinden tutulursa tutulsun dolu dolu bir orijinal filmden sonra yeniden çevrimine göz attığımızda öyküde kullanılan şablonlarda sadece temel hatlar ortak. normalde şehirde yaşayan ancak haftasonları göl kenarında her türlü imkanın bulunduğu evlerine gelen collingwood ailesi 1 yıl önce erkek evlatlarını yitirmenin üzüntüsünü henüz içinden atamamıştır. ailenin 17 yaşındaki kızı mari iyi bir yüzücüdür (ki bu ayrıntının nerede kullanılacağı bellidir). mari, doğumgününde evin yakınında olan kasabaya inip arkadaşı sadie ile takılmak ister. annesinden akşam evde olma şartıyla izni koparan mari, babasının arabasına atlayıp şehre iner. sadie'nin çalıştığı dükkandan sigara satın almak isteyen justin (orijinalindeki adıyla junior, karışıklık olmasın) kızlara elinde kaliteli esrar olduğunu söyler ve otel odasına çağırır. otel odasında esrar içip eğlenen gençleri krug, weasel ve phyllis basar. iki genç kızın artık kendilerini gördüğünden mekanı terkemelerini izin vermeyen krug ve tayfası kızlarla beraber justin üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya başlar.

ormanlık arazide kızlara orijinalindeki gibi gaddarca bir şiddet uygulanmıyor. veya beni böyle düşüntüren, sinemada şiddet unsurunun son yıllarda fazlasıyla kullanılıp, içselleştirilmesi midir bilemiyorum ("irréversible"'ı izledikten sonra buradaki tecavüz sahnesi bile rahatsız edici gelmedi, ki o doku bile yakalanamamış). ancak şu var, 72 tarihli olan "the last house on the left"'i kültleştiren esas bu sahnelerdir. yönetmen dennis iliadis, bu kısımlardaki istismar öğelerini teğet geçip veya geçiştirip daha çok collingwood'ların evinde yaşanan olayları işlemiş. ilk filmde olduğu gibi krug ve tayfasının üst sınıfa olan sövmelerine de yer verilmiş, bunu beklemiyordum gerçekten. polis mevzusu ise tamamen pas geçilmiş, polis kelimesi bile neredeyse geçmiyor filmde.

sonuç olarak "the last house on the left", remake furyasının çoğu örneğinde olduğu gibi içi boşaltılmış bir şekilde bize sunuluyor. wes craven'ın filmi bir kült olarak anılırken, bu kopya ise günümüz sinemasının sıradan şiddet filmlerinin herhangi bir örneği olarak hatırlanacak.

3 yorum:

Adsız | 26 Temmuz 2009 10:57

İkinci filmde Mari'nin arkadaşının adı Sadie değil Paige'dir. Sadie orjinal filmdeki phyllis karakterinin adı olmuştur.

k.a. | 26 Temmuz 2009 11:32

teşekkürler düzeltme için.. gözden kaçmış olmalı.

hayalci | 10 Ağustos 2009 20:36

tecâvüz sahnesinin etki-si(zliği), ziyadesiyle mari'nin livata sonrası sıradan bir olay (mış) gibi donunu çekip "yüzücü" olduğunu üstüne basa basa belirterek koşmaya başlamasıdır ki, ve sanki krug ve tayfası da "görelim bakalım, harbi mi len?" diyerek mari'nin arkasından uçarcasına gitmesidir diye düşünmekteyim; ayrıca bu tip sahneler, benzeri filmlerde tahrik unsuru -haliyle- olamıyorken bu filmde mari'yi oynayan dişi kişinin soğuk ve durumu kabul ediyor görüntüsünden irrite bir şekilde tahrik durumu vardır, kişisel kanaatimce.