dilber'in sekiz günü (2008)
cemal san'ın "zeynep'in sekiz günü" ile başladığı ruh, akıl ve kalp üçlemesinin ikinci filmi. ve internet üzerinde okuduğum yorumlara göre üçlemenin en çok dikkat çeken filmi. adından anlaşılabileceği gibi filmde dilber'in sekiz gününe tanıklık ediyoruz ve henüz başında bu sekiz gün sonunda yaşanan durumu öğreniyoruz. bu nedenle spoiler verme korkusu yaşamadan bodozlama giriyorum yazıya.
nesrin cevadzade'nin canlandırdığı dilber, güneydoğu anadolu'da kırsal bölgede yaşayan bir ailenin kızıdır. aynı köyden ali'ye tutkundur. ancak ali ona bir pusula gönderir ve nehrin kenarında buluşmak ister. dilber, koşarak gittiği bu buluşmada ali'nin beşik kertmesiyle evleneceğini öğrenir. "pardon"'daki ferhan şensoy'un "kerttirtmeyin lan beşiğinizi" edasıyla ali'nin babasının kapısına dayanır ancak sonuç alamaz. orada kendisini isteyen ilk kişiyle davulsuz, zurnasız ve de düğünsüz evleneceği andını içer. bu söz kasabada yaşayan bir ayağı sakat olan ve bu nedenle evlenemeyen mehmet'in kulağına gider. mehmet de bonservisi elinde olan, kelepir genç yetenek kıvamındaki dilber'i nikahına almak ister. ve yetiştirme bedelini babasına ödeyerek dilber ile evlenir. ancak dilber'in aklı hala ali'dedir.
evet yazının münasip olmayan yerine biraz su kaçırdığımın farkındayım. filmi izlerken bir yandan da bu çağrışımları yaptı beynim. şimdi ciddiyet, öhöm öhöm. dilber, ali'nin babasının dayatmasıyla olan bu zorunlu evlilik kararına karşı çıkarken aynı zamanda kendi kaderini çizen töreye de lanet okuyor. ve bu tepkide bulunurken babasının baskısı altında kendi kişiliğini ortaya koyamayan ali'nin aksine erkekçe bir tavır ortaya koyuyor. daha sonra ise öykünün geçtiği bölgede pek rastlanılmayacak şekilde babasına karşı gelerek kendi isteğini dayatıyor ve talip çıkana kadar ahırda yaşama kararı alıyor. ancak töreye karşı olan bu tavrından sonra dilber, mehmet'in ödediği başlık parasına ses çıkarmıyor, mehmet ile olan ilişkisinde de daha önce tepki gösterdiği "biz büyüklerden böyle gördük" usulünde takılıyor. ilk baştaki karşı duruş, karakterin farklı bir yöne evrilmesiyle tüm etkisini yitiriyor. ve film bu yanından tamamen sıyrılarak aşk kavramına yöneliyor.
mehmet ile dilber'in oldukça az diyaloga dayanan sahnelerinde her iki karakteri canlandıran oyuncuların performansı filmde öne çıkıyor ve sonunu en başından öğrendiğimiz filmi sürüklüyor. filmin ağır bir tempoda olduğunu göze alarak izlemenizi öneririm.
nesrin cevadzade'nin canlandırdığı dilber, güneydoğu anadolu'da kırsal bölgede yaşayan bir ailenin kızıdır. aynı köyden ali'ye tutkundur. ancak ali ona bir pusula gönderir ve nehrin kenarında buluşmak ister. dilber, koşarak gittiği bu buluşmada ali'nin beşik kertmesiyle evleneceğini öğrenir. "pardon"'daki ferhan şensoy'un "kerttirtmeyin lan beşiğinizi" edasıyla ali'nin babasının kapısına dayanır ancak sonuç alamaz. orada kendisini isteyen ilk kişiyle davulsuz, zurnasız ve de düğünsüz evleneceği andını içer. bu söz kasabada yaşayan bir ayağı sakat olan ve bu nedenle evlenemeyen mehmet'in kulağına gider. mehmet de bonservisi elinde olan, kelepir genç yetenek kıvamındaki dilber'i nikahına almak ister. ve yetiştirme bedelini babasına ödeyerek dilber ile evlenir. ancak dilber'in aklı hala ali'dedir.
evet yazının münasip olmayan yerine biraz su kaçırdığımın farkındayım. filmi izlerken bir yandan da bu çağrışımları yaptı beynim. şimdi ciddiyet, öhöm öhöm. dilber, ali'nin babasının dayatmasıyla olan bu zorunlu evlilik kararına karşı çıkarken aynı zamanda kendi kaderini çizen töreye de lanet okuyor. ve bu tepkide bulunurken babasının baskısı altında kendi kişiliğini ortaya koyamayan ali'nin aksine erkekçe bir tavır ortaya koyuyor. daha sonra ise öykünün geçtiği bölgede pek rastlanılmayacak şekilde babasına karşı gelerek kendi isteğini dayatıyor ve talip çıkana kadar ahırda yaşama kararı alıyor. ancak töreye karşı olan bu tavrından sonra dilber, mehmet'in ödediği başlık parasına ses çıkarmıyor, mehmet ile olan ilişkisinde de daha önce tepki gösterdiği "biz büyüklerden böyle gördük" usulünde takılıyor. ilk baştaki karşı duruş, karakterin farklı bir yöne evrilmesiyle tüm etkisini yitiriyor. ve film bu yanından tamamen sıyrılarak aşk kavramına yöneliyor.
mehmet ile dilber'in oldukça az diyaloga dayanan sahnelerinde her iki karakteri canlandıran oyuncuların performansı filmde öne çıkıyor ve sonunu en başından öğrendiğimiz filmi sürüklüyor. filmin ağır bir tempoda olduğunu göze alarak izlemenizi öneririm.
2 yorum:
hello... hapi blogging... have a nice day! just visiting here....
ali'nin sekiz günü ve zeynep'in sekiz günü çok vasattı. hatta kötüydü.
ali'nin sekiz günü tamamen zeki demirkubuz özentisi bir bence. isim vereyim hatta: kader!
o iki filmi izleyen insan dilber'in sekiz günü'nü pek şans vermez.
Yorum Gönder