frostbiten (2006)
senaryosunu daniel ojanlatva ve pidde andersson'un yazdığı, anders banke'nin yönettiği "frostbiten" ülkemizde "vampirlerin şafağı" adı altında gösterilmişti. isveç - rusya ortak yapımı olan film aynı zamanda isveç sinemasının ilk vampir filmi olma özelliğini taşıyormuş.
"frostbiten", gençliğinde nazi ordusu altında görev yapan profesör gerhard beckert ve yanındaki askerlerin düşman ateşi altından kaçışıyla açılıyor. kaçarken sığındıkları ormanda bir kulübeye rastlar ve geceyi geçirmek için kulübeye girerler. gece sabahı bulmadan şok edici bir olayla karşılaşır ve kulübede yaşamını sürdüren vampirlerin saldırısına uğrarlar. açılışıyla bir anda finlilerin çektiği "sauna" gibi dönemsel bir gerilim mi olacak yoksa norveçlilerin dumanı üzerinde "død snø"'u gibi tarihsel bir olayı zemine döşeyip üzerinden korku salacak diye düşündürürken (bu iki film de "frostbiten"'a göre yenidir, aman dikkat) tarihi ileriye sardırıyor ve doktor annika ile kızı saga'nın yeni bir şehre taşınmasını izliyoruz. genetik üzerine araştırmalar yapan prof. gerhard beckert'in çalıştığı hastanede görev yapmak üzere geldikleri bu şehirde saga okulda filmin gotik kızı vega'nın dikkatini çeker ve onun tarafından bir partiye davet edilir. söz konusu partiye vega uyuşturucu zannettiği haplardan getirir. ne var ki bu haplar, hastanede çalışan bir asistan tarafından çalınan, profesör beckert'in üzerinde çalıştığı hastada denediği, insanı vampire dönüştüren haplardır. ve parti kana bulanır.
filmin türü hakkında net üzerinde korku-komedi yönünde olduğu belirtiliyor. açıkçası tek sahne için bu değerlendirmeyi yapabilirim. o da hastaneden hapları yürüten asistanın kız arkadaşının evine yemeğe gittiği sahnedir. hapı yutarak vampirliğe kanat açan asistan arkadaşımızın geldiği evde duvarları haçlar süslemektedir, yemekte ise önüne sarımsak soslu balık servis edilir (zamanında isveçli arkadaşlarla mangalda uskumru yaparken "sarımsak sürün hafız, güzel oluyor" tavsiyesini denemiş hoş bir tad yakalamıştık, araya da sıkıştırayım bu alakasız dipnotu). ancak "frostbiten" bu kısımdaki performansını 98 dakikaya yayamıyor ve korku-komedi denilince akla gelen "shaun of the dead" referansını mumla aratıyor. o yüzden pek aldırış etmeyin bu sınıflandırmaya.
"frostbiten", gençliğinde nazi ordusu altında görev yapan profesör gerhard beckert ve yanındaki askerlerin düşman ateşi altından kaçışıyla açılıyor. kaçarken sığındıkları ormanda bir kulübeye rastlar ve geceyi geçirmek için kulübeye girerler. gece sabahı bulmadan şok edici bir olayla karşılaşır ve kulübede yaşamını sürdüren vampirlerin saldırısına uğrarlar. açılışıyla bir anda finlilerin çektiği "sauna" gibi dönemsel bir gerilim mi olacak yoksa norveçlilerin dumanı üzerinde "død snø"'u gibi tarihsel bir olayı zemine döşeyip üzerinden korku salacak diye düşündürürken (bu iki film de "frostbiten"'a göre yenidir, aman dikkat) tarihi ileriye sardırıyor ve doktor annika ile kızı saga'nın yeni bir şehre taşınmasını izliyoruz. genetik üzerine araştırmalar yapan prof. gerhard beckert'in çalıştığı hastanede görev yapmak üzere geldikleri bu şehirde saga okulda filmin gotik kızı vega'nın dikkatini çeker ve onun tarafından bir partiye davet edilir. söz konusu partiye vega uyuşturucu zannettiği haplardan getirir. ne var ki bu haplar, hastanede çalışan bir asistan tarafından çalınan, profesör beckert'in üzerinde çalıştığı hastada denediği, insanı vampire dönüştüren haplardır. ve parti kana bulanır.
filmin türü hakkında net üzerinde korku-komedi yönünde olduğu belirtiliyor. açıkçası tek sahne için bu değerlendirmeyi yapabilirim. o da hastaneden hapları yürüten asistanın kız arkadaşının evine yemeğe gittiği sahnedir. hapı yutarak vampirliğe kanat açan asistan arkadaşımızın geldiği evde duvarları haçlar süslemektedir, yemekte ise önüne sarımsak soslu balık servis edilir (zamanında isveçli arkadaşlarla mangalda uskumru yaparken "sarımsak sürün hafız, güzel oluyor" tavsiyesini denemiş hoş bir tad yakalamıştık, araya da sıkıştırayım bu alakasız dipnotu). ancak "frostbiten" bu kısımdaki performansını 98 dakikaya yayamıyor ve korku-komedi denilince akla gelen "shaun of the dead" referansını mumla aratıyor. o yüzden pek aldırış etmeyin bu sınıflandırmaya.