ask the dust
öncelikle bu romanı çok severim, öyle ki ilk akla gelenler içerisindedir benim için. iç acıtır bandini'nin otel odasındaki o yaşamı, açlıktan portakala talim edişi, camilla'ya olan sevgisi ama üstte olan gururu. ya sonra camilla'nın hastalanışı ve eriyip tükenmesi, bandini'nin çaresizliği...
film roman kadar vurmadı beni, ama hiç etkilemedi de diyemem. okuduğum şeyleri izlemek gerçekten de hoş ama acıtamadı içimi, ne bileyim. romanı sevenler için genelde aynı kanıya sahip, bir ben değilim memnun olmayan.
film burada "aşka sor" adıyla vizyona girdi. ne kadar büyük ihanet o güzelim "toza sor" adına. aşk kavramının içini boşaltanlara, ticari bir malzeme yapanlara bir kez daha selam ederim.
“yoldaki toza sorun! mojave çölünün başladığı yerde tek başlarına duran bodur ağaçlara sorun. camilla lopez'i sorun onlara, ki adını fısıldasınlar. evet, çünkü sevgilimi son gören mojave'nin sınırında yaşayan bir veremliydi ve dediğine göre ona hediye ettiğim köpekle birlikte batı'ya doğru gitmişti, panço'ydu köpeğin adı, o günden sonra panço'yu da gören olmadı.”
offf fante offff sen de ömrümü çürütenlerden, beni bu hale sokanlardansın. peki beni kime sorsunlar?
0 yorum:
Yorum Gönder