doomsday (2008)


son dönemde izlediğim en balon film. filmi anlatmaya bu cümle ile başlayınca aslında gerisini getirmek oldukça gereksiz geliyor. ama yine de zorlayayım kendimi.

film 2035 yılını bulunduğumuz yıl olarak kabul ediyor ve 2007'de britanya'da yaşanan felaketten sözü açarak olaya giriyor. o dönem iskoçya'da reaper adı verilen bulaşıcı virüs halk arasında yayılıyor ve toplu ölümlere neden oluyor. aslında britanya halkının pek de yabancı olmadığı bu durum karşısında iskoçya tamamen karantina bölgesi ilan ediliyor ve çin seddi gibi duvarlar çekiliyor ülkenin dört bir yanına. aradan 27-28 sene geçtikten sonra aynı virüs bu sefer londra'da, insanların dipdibe yaşadığı gettoda beliriyor. yetkililer, hala daha karantina bölgesi olan iskoçya'da hayatın normale döndüğünü görünce oraya bu virüse karşı panzehir bulmak amacıyla bir ekip gönderiyor. bu askeri tim önce punk takılan barbarların hışmına uğruyor, oradan kaçıyorlar bu sefer ortaçağı yaşayan bir halkın hedefi oluyorlar. onların ellerinden bir bentley'e atlayıp kurtulan sevgili timimiz yine punkların kucağına düşüyor ve mad max'ten apartma bir kovalamaca sahnesi yaşanıyor.

bir yandan iktidar kavgalarına diğer yandan bol aksiyon içeren sahnelere sahip olan doomsday, duruş itibarıyla mad max, 28 days later, gladiator gibi çeşitli filmlerin bir kolajı gibi ve hiçbir yenilik vadetmiyor. hayatınızdan 110 dakikayı çöpe atmak istiyorsanız izleyebilirsiniz.

not: doktor kane'i canlandıran malcolm mcdowell, halloween 2007'nin setinden çıkıp direk bu filme gelmiş gibi, imajında hiçbir değişim yok, saç sakal aynı (kendisi halloween'da dr. loomis'i canlandırmıştı). hatta onu görünce michael myers da bir yerden fırlar mı dedim ortaya. bekledim, çıkmadı...


0 yorum: