elegy (2008)
philip roth'un romanından yola çıkarak nicholas meyer'ın hazırladığı senaryoyu isabel coixet filme almış. filmin oldukça iyi bir oyuncu kadrosu var başrollerdeki penélope cruz, ben kingsley'e dennis hopper ve peter sarsgaard eşlik ediyor. zaten filmin en dikkat çekici yanını bu oluşturuyor.
üniversitede ders vermesinin yanı sıra kendi televizyon programında tarih anlatan profesör david kepesh, öğrencileri arasında yer alan çekici consuela costillo'ya tutulur. kendi kültürel birikiminin ve karizmasının etkisiyle genç kızı etkilemeyi başarır. ve yaşlı profesör ile öğrencisi arasında cinselliğin bir adım önde olduğu bir ilişki başlar. akademik kariyerinde kendini kanıtlamış olan yaşlı kurt, genç kızla olan ilişkisinde elinde bulunan olgunluğunu yitirir ve bir yeniyetme gibi davranarak ilişkisini zora sokar. kadim dostu george her ne kadar ona öğütler verse de o kendi bildiğini okumaya devam eder. öykünün içerisine zamanında terkettiği oğlu da girince sosyal hayatta kendisini kanıtlamış bir insanın özel hayatında ne kadar başarısız olduğu gerçeği ön plana çıkıyor.
daha önce pek çok defa ele alınan yaşlı, kültürlü adam - genç ve güzel kadın birlikteliği bu filmin de ana hattını oluşturuyor. fakat daha öncekilere göre yeni bir şey sunmamasıyla beraber klişeleriyle izleyeni sıkıyor. 30 sene önce woody allen'ın "manhattan"'ı gibi güzel bir örnek varken bu filme dönüp bir daha bakmam açıkçası. kısacası sıradan öykü ve iyi oyunculuklar.
üniversitede ders vermesinin yanı sıra kendi televizyon programında tarih anlatan profesör david kepesh, öğrencileri arasında yer alan çekici consuela costillo'ya tutulur. kendi kültürel birikiminin ve karizmasının etkisiyle genç kızı etkilemeyi başarır. ve yaşlı profesör ile öğrencisi arasında cinselliğin bir adım önde olduğu bir ilişki başlar. akademik kariyerinde kendini kanıtlamış olan yaşlı kurt, genç kızla olan ilişkisinde elinde bulunan olgunluğunu yitirir ve bir yeniyetme gibi davranarak ilişkisini zora sokar. kadim dostu george her ne kadar ona öğütler verse de o kendi bildiğini okumaya devam eder. öykünün içerisine zamanında terkettiği oğlu da girince sosyal hayatta kendisini kanıtlamış bir insanın özel hayatında ne kadar başarısız olduğu gerçeği ön plana çıkıyor.
daha önce pek çok defa ele alınan yaşlı, kültürlü adam - genç ve güzel kadın birlikteliği bu filmin de ana hattını oluşturuyor. fakat daha öncekilere göre yeni bir şey sunmamasıyla beraber klişeleriyle izleyeni sıkıyor. 30 sene önce woody allen'ın "manhattan"'ı gibi güzel bir örnek varken bu filme dönüp bir daha bakmam açıkçası. kısacası sıradan öykü ve iyi oyunculuklar.
0 yorum:
Yorum Gönder