the uninvited (2009)
senaryosunu craig rosenberg, doug miro ve carlo bernard'ın ortak yazdığı filmin yönetmen koltuğunda sinemaya reklam sektöründen geçmiş olan charles ve thomas guard kardeşler yer alıyor. kim jee-woon'un bir halk masalından yola çıkarak çektiği 2003 tarihli korku filmi "janghwa, hongryeon"un yeniden çevrimi olan filmin başrollerinde ise emily browning, arielle kebbel, elizabeth banks ve dolores claiborne'un kötü adamı david strathairn'in yer alıyor.
yatalak annesini trajik bir yangın sonucu kaybettikten sonra rehabilitasyon merkezine yatan anna, uzun bir zamandan sonra evine geri dönmüştür ve döndüğünde babasının, annesinin eski hemşiresi olan rachel ile ciddi bir ilişkiye başladığını görür. eve geldiği andan itibaren rachel'a kıl olan anna, kız kardeşi alex'in de ondan nefret etmesi üzerine yalnız olmadığını anlar ve rachel hakkında hain planlar yapmaya başlar. öncelikle rachel'ın eski çalıştığı yerleri arayıp bilgi toplamak ister fakat rachel'ın ismine kayıtlı bir çalışan bulamaz. annesinin öldüğü kulübede onun balmumuna batırılıp çıkartılmış bir zombiyi anımsatan görüntüsüyle karşılaşınca ve annesinin "murder!" diye bağırması üzerine yangını rachel'ın çıkardığına emin olduktan sonra çalışmalarına son hız devam eden anna durumu babasına anlatmaktansa bir ipucu bulup kasabanın şerifine götürmeyi tercih eder. fakat bu sandığı kadar kolay olmayacaktır...
film hakkında yazılanlara bakınca sadece sonundan bahsedildiğini farkettim. kabul etmek gerek, filmin sonu oldukça sağlam olmuş, hatta son dönemde korku filmlerinden oldukça koptuğum için sadece sonunu merak ettiğim için izledim diyebilirim filmi. alakasız örnekler olacak fakat ne bileyim mesela bir "the illusionist", veya bir "fight club", ya da "the prestige"i düşününce o kadar da abartılacak bir son olmadığını farkettim. hollywood'un son zamanlarda abarttığı bir merak oldu bu uzakdoğu korku filmlerini yeniden çekmek. fazla mantık hatası olsa da izlenmeye değer, oldukça sürükleyici.
yatalak annesini trajik bir yangın sonucu kaybettikten sonra rehabilitasyon merkezine yatan anna, uzun bir zamandan sonra evine geri dönmüştür ve döndüğünde babasının, annesinin eski hemşiresi olan rachel ile ciddi bir ilişkiye başladığını görür. eve geldiği andan itibaren rachel'a kıl olan anna, kız kardeşi alex'in de ondan nefret etmesi üzerine yalnız olmadığını anlar ve rachel hakkında hain planlar yapmaya başlar. öncelikle rachel'ın eski çalıştığı yerleri arayıp bilgi toplamak ister fakat rachel'ın ismine kayıtlı bir çalışan bulamaz. annesinin öldüğü kulübede onun balmumuna batırılıp çıkartılmış bir zombiyi anımsatan görüntüsüyle karşılaşınca ve annesinin "murder!" diye bağırması üzerine yangını rachel'ın çıkardığına emin olduktan sonra çalışmalarına son hız devam eden anna durumu babasına anlatmaktansa bir ipucu bulup kasabanın şerifine götürmeyi tercih eder. fakat bu sandığı kadar kolay olmayacaktır...
film hakkında yazılanlara bakınca sadece sonundan bahsedildiğini farkettim. kabul etmek gerek, filmin sonu oldukça sağlam olmuş, hatta son dönemde korku filmlerinden oldukça koptuğum için sadece sonunu merak ettiğim için izledim diyebilirim filmi. alakasız örnekler olacak fakat ne bileyim mesela bir "the illusionist", veya bir "fight club", ya da "the prestige"i düşününce o kadar da abartılacak bir son olmadığını farkettim. hollywood'un son zamanlarda abarttığı bir merak oldu bu uzakdoğu korku filmlerini yeniden çekmek. fazla mantık hatası olsa da izlenmeye değer, oldukça sürükleyici.
0 yorum:
Yorum Gönder