lila dit ça (2004)

ziad doueiri’nin, filmin başrol oyuncusu olan mohammed khouas’un yazdığı kitabı senaryolaştırarak yola çıktığı ve beyaz perdeye uyarladığı 2004 tarihli film. ayrıca yönetmenin 2. filmi. başrollerinde az önce belirttiğim gibi mohammed khouas ve vahina giocante yer alıyor.

film, fransa’da bir şehrin kenar mahallesinde yaşayan bir arap gencine ait eksenlerde kendisine yön buluyor. arap mahallesinde yaşamanın getirdiği alt-kültüre sahip bir arkadaş grubu, bir fransız kadının peşinden koşan babanın terkettiği bir anne, sahip olduğu yazma yeteneğini farkeden okul öğretmeninin paris’te bir sanat okulunu tavsiyesiyle, hiçbir amacı olmayan yaşamında bir hedef belirmesiyle kendisini keşfe çıkan ve zamanla çevresine yabancılaşma süreci içerisine giren chimo’nun oluşturduğu eksenler bunlar. hatta ana eksenler diyelim bunlara. çünkü bir de alt metinde gizlenen; fransa’da azınlık nüfusa ait olmak, güçlü bir ülkede azınlık nüfusa ait bireyler olarak altta kalmak, ve dolayısıyla geçim sıkıntısına sahip olmak ve bir yandan da kendi dinini, kültürünü yaşamaya çalışmak gibi üstü silik ama konuya etki eden eksenler var. ve tüm bu eksenlerin kesiştiği noktada ise bir kız; lila.

mahallesinde kendi halinde takılan hatta kaybeden olarak nitelendirilebilecek çevreye sahip olan chimo’yu bir anda büyüler bu sarışın güzeli. onun sanat okuluna gitmeye karşı olan kararsızlığı içerisinde bir şimşek gibi çakar. farklı bir ilişki başlar aralarında; zıt kutuplara aittirler. din, milliyet, maddiyat bakımından. bir de karakterleri açısından da zıttırlar. chimo duygusal, kendisini ifade etmekten çekinen bir tiptir. lila ise tutkulara sahip bir kızdır. erotizmden öte pornografik tutkulara sahip bir kız. ve birden bu ters durumlardan doğan ve adı bir türlü konmayan ilişki filmin odak noktası haline geliyor. lila kafasının içinden geçen tutkuları dile döktükçe chimo ile beraber izleyen de başka noktalara savruluyor, olayların akışı da bu savrulmuşluğu destekliyor. filmin finaline yaklaşırken çözülmeler gerçekleşince de aslında olayların göründüğü gibi olmadığı durumu ortaya çıkıyor. ve bu haliyle de “zıt kutupların birbirini çekmesi” klişesinden sıyrılıyor film.

eserde konu olarak alınan kültür (veya yozluk) aslında bize pek de yabancı değil. aynı senaryoyu herhangi bir yönetmenimiz alıp ülkemizde çekse herhangi bir farkı olmayacaktır orjinalinden eminim. aynı değer yargıları, kişilere ve olaylara karşı bakış açıları… din midir buna neden olan? soru işareti olarak bırakayım kalsın.

0 yorum: