the assassination of jesse james (2007)

jesse james’in robert ford ile tanışmasıyla başlayan ve genelde bu ikilinin etrafında geçen bir hikayeye sahip olan, yönetmenliğini andrew dominik’in yaptığı 160 dakikalık eser. neredeyse 3 saat süren bir film ve ağır işleyen temposuna rağmen yönetmen, izleyeni koltuğunda oturtup sonuna dek izletmeyi başarmış. bu başarı da kuşkusuz oyuncu seçiminin payı var. jesse james’i canlandıran brad pitt’in zaten olayı belli, esas sürpriz nokta robert ford’u oynayan casey affleck. robert ford’un o ezikliği ancak bu kadar yansıtılabilirdi. öyle bir eziklik ki kendisinin adını hatırlanır kılacak tek şey jesse james’i öldürmekten geçecektir, ki bunu yaptıktan sonra cinayeti tiyatro oyununa döküp adeta sirk maymununa dönmüştür.

iki nokta var aklıma takılan, filmle alakalı veya alakasız:


ilki bu olayın suikast olup olmadığı. filmin kurgusunda da başarıyla seyirciye aktarılan bir nokta vardır ki, jesse james, robert ford’un kendisine karşı olan kinin farkındadır. hatta bilerek ford’un üzerine gider ve bazen onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. ancak son dönemlerinde hayata karşı bağları kopmuş gibidir, cinayet sahnesinde bile resmi düzeltmeye giderken silahını kenara bırakmış, tamamen savunmasız olarak kaderini robert ford’un ellerine teslim etmiştir. bu onun herşeyden vazgeçip intiharı seçişi olarak görülebilir.

ikinci nokta ise, benim o dönem için takıldığım tek nokta, bir kısım halkın gözünde kahramanlaşan jesse james, ford tarafından öldürüldükten sonra ford’un nasıl böyle ortalıkta rahatça dolaştığıdır. jesse james sempatizanları tarafından hiç ellenmemiş adam ilgincime gitti. bir tek bar sahnesi var bu dediğime yakın sayılabilecek. orda bir kaç kişi ford’un üzerine gider gibi oluyor ama ondan da fıs yok. belirtmeden geçmeyelim, bu sahnede filmin müziklerini yapan nick cave’in ufak bir rolü var, gitar çalıp şarkı söylüyor kendileri.

0 yorum: