the texas chainsaw massacre serisi
tobe hooper tarafından yazılmış ve yönetilmiş. içerisinde korku ve gerilim sinemasına ait klişeleri barındıran bir filmdir. konusu panelvana doluşmuş beş gencin birinin eski evine yolculuğu ve bu evin çevresinde başlarına gelen olaylardan ibarettir. elektrikli testere kullanan ve kurbanlarının kafa derilerini yüzerek maske yapan bir cani, ucube bir ağabey, kestikleri insanların etlerini pişiren bir baba ve neredeyse yarı ölü bir dede filmin kan döken takımıdır.
filmdeki şiddet unsurları günümüz şiddet sinemasının (”saw”, “hostel” v.b.) uzağındadır. bir vahşet filmi olmasına rağmen ne çok fazla kan, ne de kesik biçik organ görürüz.
“chain saw” serisinin ilk filminde olduğu gibi tobe hooper’ın yazıp yönettiği 1986 tarihli film. başrollerinde dennis hopper, caroline williams, jim siedow, bill moseley ve bill johnson yer alıyor.
serinin diğer filmlerine göre örgüsü farklıdır. ilk yaşanan olaylardan 12 sene sonra, bir radyo dj’inin şahit olduğu elektrikli testere cinayeti sonrası kardeşini ilk olaylara kurban veren bir teğmenin, dj ile beraber intikam peşine düşmesini konu alır.
daha sonra rob zombie’nin film projelerinde sürekli olarak rastlayacağımız bill moseley’in buradaki oyunculuğu dikkat çekici.
filmdeki plastik makyajları da sevmedim, özellikle leatherface’in. daha ürpertici olabilirdi. bazı kanlı sahneler ve drayton sawyer’ın o cilalı monologları b tipi film ayarında. ilki kadar etkileyici bulmadım, ama yine de eğlencelik.
serinin ustası tobe hopper tarafından yazılmış, jeff burr tarafından yönetilmiştir. ayrıca filmde viggo mortensen’in gençlik halini görmek mümkündür.
hikaye, serinin önceki filmleri gibi yolda başlamakta, ilk sahnelerde ezilen armadillo serinin ilk filmine olan göndermedir (hatırlanırsa 74 tarihli film yol kenarında ezilmiş armadillonun görüntüsüyle başlar). benzin almak için benzin istasyonuna giren genç çift burada -chainsaw serisinde sürekli olarak karşımıza çıkan- benzinlikte garip harketler yapan ucube herifle karşılaşır. (bu arada benzin istasyonunun adı “last chance / son şans”tır. ve bir nevi hikayenin bundan sonrası için ipucudur. ancak “last chance” esprisi yerinde kullanılabileceği yerde izleyicinin gözüne gözüne sokularak bence tadı kaçırılmıştır) daha sonra kendi gidecekleri yol yerine farklı bir yola yönlendirilirler ve olaylar gelişir. ormana açılan bu yolda teksas kasabı ve cani ailesi kurbanlarına türlü tuzaklar hazırlamışlardır. seride sürekli olan karşımıza çıkan “ev” kavramıyla filmin ikinci yarısında tanışırız. ev içerisinde teksas kasabı dışında, anne, iki erkek kardeş ve bir küçük kız çocuğu vardır. böylece 2003 yapımı olan “the texas chainsaw massacre”‘nin sadece ilk filmden değil bundan da beslenmiş olduğunu görürüz. finalde ise serinin diğer filmlerine göre farklılık göze çarpmakta, son kurtulan sadece bir kız değil, yanında aileyi darmaduman eden siyahi bir adam da vardır, ki bu adam rob zombie’nin “the devil’s rejects”‘inde pezevengi canlandıran ken foree’dir.
genel olarak ilk filme göre şiddet, kan ve gore öğeler oldukça fazla kullanılmıştır. ancak tüm bunlara rağmen ilki gibi kült film statüsünde değildir.
ilk iki filmin senaryo yazmında tobe hooper’a katkıda bulunan kim henkel var bu kez yönetmen koltuğunda. ve renee zellweger’in kariyerindeki ilk filmlerinden. altyazı sorunu nedeniyle izleme fırsatı bulamadım, ancak hangi yorumu okusam hakkında pek iyi konuşulmuyor. hatta serinin en kötü filmi olduğundan dem vuruluyor.
1974 yapımı “the texas chain saw massacre”‘nin uyarlamasıdır. bu sefer yönetmen koltuğunda marcus nispel oturmuş.
eğer filmin orijinalini izlediyseniz, finalde bu beş kişi arasından tek kızın kurtulduğunu zaten biliyorsunuzdur. şimdi filmin oyuncu kadrosuna göz atarsak başrolde jessica biel’in oynadığını görüyoruz. yani? elbette kurtulan tek kız jessica olacak. o halde filmin 1. saniyesinden itibaren hiçbir sürprizi kalmıyor. bence filmin en büyük eksiği bu.
negatif olan bir başka nokta ise kostümler. dönem filmi çekmek zordur. filmde anlatılan tarih 1973. ancak ne o döneme ait giysilerle karşılaşıyoruz ne de o dönemin insanlarındaki saça, sakala, makyaja..
esas filmle karşılaştırma yaparsak iki dönem sineması arasındaki seks ve şiddet kullanımının farklı olduğunu görmekteyiz. gerçi bu filmde çok fazla seksist sahne yer almamakta ancak ıslak beyaz t-shirt klasiği hemen göze çarpmakta. ve bu film çok daha fazla şiddet içermekte.
2003'te çevrilmiş olan “the texas chainsaw massacre”‘ye giriş niteliğinde olan filmdir. leatherface’in doğumu, çocukluğu açılışta kısaca anlatılır ve neden “derisurat”a sahip olması gerektiğine, ayrıca elektrikli testere ile tanışmasına da yer verilir. bu iki filmin ve ayrıca tüm chainsaw serisinin en şiddet içeren filmidir. kanın gövdeyi götürmesi, elektrikli testere ile vücutların parçalanması ve insan derisinin yüzülmesi gibi gore ve ötesi durum söz konusu.
son olarak dönem filmi çekeceğim diye 1969 yılında geçen filmdeki hatun oyuncuya düşük bel giydirerek seksizm yaratan hollywood sinemasına öpücüklerimi yollarım.
3 yorum:
1974 ve 2003 çekim olanları izledim. 2003 çekim olanı daha önce izlediğimden olsa gerek, ömrü hayatımda gözümü kırpmadan izlediğim tek film olma ünvanı taşıyor. diğerlerini de izlemek lazım. yine de sevgilisini doğrama potansiyeli olan biriyle değil =P fjsdfhsjj
tek kelimeyle harika yorumlamışsın ız. bravooooo...
çok teşekkürler :)
Yorum Gönder