the brøken (2008)
amerika'da 2006'dan beri yapılan bir festival var, after dark horrorfest. adı üzerinde korku filmleri festivali. 8 tane filmi seçip "8 films to die for" sloganıyla şehir şehir gezip korku film fanatikleriyle buluşuyorlar. festival bu sene 9-15 ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. ve bu senenin filmlerinden birisi de "the brøken"'dı. sean ellis'in kendi yazıp kendi yönettiği filmde lena headey, richard jenkins, asier newman, michelle duncan, melvil poupaud rol alıyor.
londra'da amerikan konsolosluğunda çalışan richard'ın emekliliği yaklaşmıştır. doğumgününde kendisine çocukları tarafından sürpriz bir yemek verilir. çocukları ve onların sevgilileriyle yenilen yemek esnasında durup dururken salonun aynası kırılır. klasik olarak uğursuzluk muhabbeti yapılır. ertesi gün gina, iş yerindeyken bir tuhaflık hisseder. iş arkadaşı onu az önce kapıdan çıkarken gördüğünü söyler ancak kendisi tüm gün içeride durmuş ve yerinden kıpırdamamıştır. arkadaşı bu konuda ısrar eder ancak onu inandıramaz. işten çıktığında bu sefer kendisini görür ve takip etmeye başlar. evine kadar takip ettikten sonra arabasına atlar ve olaylara bir anlam vermeye çalışırken trafik kazası geçirir. hastaneden taburcu olup sevgilisi stefan ile beraber kalmaya başladığında ise olaylar daha da karmaşık bir hal alır. yakın çevresindeki herkes farklılaşmıştır ve sanki bambaşka biri olmuştur.
filmde yaratılan karmaşa ortamı david lynch filmlerini andırıyor. ancak zamanla olayların üzerinden esrar perdesi dağılıyor ve bu yönüyle de lynch'in o çözümsüz sinemasından uzaklaşıyor "the brøken". yine de gerilimi bir an olsun elden bırakmıyor. arada hitchcock'un "sapık"'ına selam çakmayı da ihmal etmiyor. after dark horrorfest'in en dikkat çeken filmlerinden biriymiş. diğer filmleri de tek tek elden geçirip bir şeyler karalarım artık.
londra'da amerikan konsolosluğunda çalışan richard'ın emekliliği yaklaşmıştır. doğumgününde kendisine çocukları tarafından sürpriz bir yemek verilir. çocukları ve onların sevgilileriyle yenilen yemek esnasında durup dururken salonun aynası kırılır. klasik olarak uğursuzluk muhabbeti yapılır. ertesi gün gina, iş yerindeyken bir tuhaflık hisseder. iş arkadaşı onu az önce kapıdan çıkarken gördüğünü söyler ancak kendisi tüm gün içeride durmuş ve yerinden kıpırdamamıştır. arkadaşı bu konuda ısrar eder ancak onu inandıramaz. işten çıktığında bu sefer kendisini görür ve takip etmeye başlar. evine kadar takip ettikten sonra arabasına atlar ve olaylara bir anlam vermeye çalışırken trafik kazası geçirir. hastaneden taburcu olup sevgilisi stefan ile beraber kalmaya başladığında ise olaylar daha da karmaşık bir hal alır. yakın çevresindeki herkes farklılaşmıştır ve sanki bambaşka biri olmuştur.
filmde yaratılan karmaşa ortamı david lynch filmlerini andırıyor. ancak zamanla olayların üzerinden esrar perdesi dağılıyor ve bu yönüyle de lynch'in o çözümsüz sinemasından uzaklaşıyor "the brøken". yine de gerilimi bir an olsun elden bırakmıyor. arada hitchcock'un "sapık"'ına selam çakmayı da ihmal etmiyor. after dark horrorfest'in en dikkat çeken filmlerinden biriymiş. diğer filmleri de tek tek elden geçirip bir şeyler karalarım artık.
0 yorum:
Yorum Gönder