american beauty (1999)
road to perdition, jarhead ve revolutionary road filmlerinin de yönetmeni sam mendes'in 1999 çekim filminin başrollerinde kevin spacey, annette bening, thora birch, wes bentley ile mena suvari yer alıyor. "en iyi film", "en iyi erkek oyuncu" ve "en iyi yönetmen"de dahil olmak üzere toplam 5 dalda oscar kazanan film, 8.5'lik puanıyla da imdb top 250 sıralamasında 36. sırada yerini almış. kevin spacey'nin oyunculuğu ile döktürdüğü film ona oscar'ın yanısıra bafta, kansas city film critics circle ve las vegas film critics society ödüllerini de kazandırmıştır.
özellikle kızı ve karısı başta olmak üzere çevresindeki insanlar tarafından başarısız görülen ve aşağılanan bir amerikan babası olan lester burnham, kızının bir gösterisini izlemek için gittiği yerde onun yakın arkadaşı angela ile tanışır ve aşık olur. dünyadaki en güzel şeyin angela olduğunu düşünmeye başladığı andan itibaren hayatını bir değişim içine sokmaya karar verir. öte yandan lester'ın hayat arkadaşı carolyn kendisini bahçesindeki güllere adamış bir emlakçıdır ve eşiyle arasında cinsellik başta olmak üzere büyük uçurumlar vardır. sadece ev satmayı düşünen, gülleriyle haşır neşir olmaktan büyük haz alan carolyn katıldığı bir davette hayran olduğu emlak kralıyla tanıştıktan sonra onla bir ilişki yaşamaya başlar. tüm bunlar yaşanırken lester sahip olduğu güzel işini bırakmış ve daha alt tabaka diye adlandırdığımız bir yerde işe girmiştir.
film boyunca angela'yı arzulayan, onun kendinden emin davranışlarıyla baştan çıkan lester ona sahip olduğu anda bakire olduğunu öğrenir ve tüm hayalleri yıkılır. kızının arkadaşına aşık olmanın verdiği huzursuzluk tüm vücudunu sarmışken bir de böyle bir durumun ortaya çıkması onu daha da gerer ve kendini angela'dan çeker.
tipik amerikan ailesi, zaten konusu bakımından oldukça eleştiri almıştı bilindiği gibi. birbirinden bağımsız 3 aile üyesi, zavallı bir baba, çılgın bir anne, ergenlik sorunları yaşayan ve bir deliye aşık olan genç kız. yarası olan gocunur lafını boşuna dememişler. filmden buram buram breaking bad kokusu geliyor. acaba breaking bad buradan mı esinlendi diye düşünmeden edemiyorum ama en azından fight club'la kıyaslayanlardan iyi olduğu kesin. izlenmeli.
özellikle kızı ve karısı başta olmak üzere çevresindeki insanlar tarafından başarısız görülen ve aşağılanan bir amerikan babası olan lester burnham, kızının bir gösterisini izlemek için gittiği yerde onun yakın arkadaşı angela ile tanışır ve aşık olur. dünyadaki en güzel şeyin angela olduğunu düşünmeye başladığı andan itibaren hayatını bir değişim içine sokmaya karar verir. öte yandan lester'ın hayat arkadaşı carolyn kendisini bahçesindeki güllere adamış bir emlakçıdır ve eşiyle arasında cinsellik başta olmak üzere büyük uçurumlar vardır. sadece ev satmayı düşünen, gülleriyle haşır neşir olmaktan büyük haz alan carolyn katıldığı bir davette hayran olduğu emlak kralıyla tanıştıktan sonra onla bir ilişki yaşamaya başlar. tüm bunlar yaşanırken lester sahip olduğu güzel işini bırakmış ve daha alt tabaka diye adlandırdığımız bir yerde işe girmiştir.
film boyunca angela'yı arzulayan, onun kendinden emin davranışlarıyla baştan çıkan lester ona sahip olduğu anda bakire olduğunu öğrenir ve tüm hayalleri yıkılır. kızının arkadaşına aşık olmanın verdiği huzursuzluk tüm vücudunu sarmışken bir de böyle bir durumun ortaya çıkması onu daha da gerer ve kendini angela'dan çeker.
tipik amerikan ailesi, zaten konusu bakımından oldukça eleştiri almıştı bilindiği gibi. birbirinden bağımsız 3 aile üyesi, zavallı bir baba, çılgın bir anne, ergenlik sorunları yaşayan ve bir deliye aşık olan genç kız. yarası olan gocunur lafını boşuna dememişler. filmden buram buram breaking bad kokusu geliyor. acaba breaking bad buradan mı esinlendi diye düşünmeden edemiyorum ama en azından fight club'la kıyaslayanlardan iyi olduğu kesin. izlenmeli.
0 yorum:
Yorum Gönder