the reader (2008)
bernhard schlink'in aynı isimli romanından uyarlanan filmin senaryosunu david hare yazmış ve yönetmenliğini stephen daldry yapmıştır. başrollerinde kate winslet, david cross, ralph fiennes ve jeanette hain gibi isimlerin yer aldığı film, kate winslet'a "en iyi kadın oyuncu" dalındaki oscar'da dahil olmak üzere; sag, bafta ve golden globe ödüllerini de kazandırmıştır. oldukça zor aşamalardan geçen film 2007 ağustosunda başrol oyuncuları seçildikten sonra kate winslet'ın leonardo dicaprio ile beraber rol aldığı "revolutionary road" filminin çekimleri ile çakışmıştır. daha sonra teklif nicole kidman'a götürülmüş fakat nicole kidman'da hamileliği dolayısıyla rolden çekilmiş ve rol yine kate winslet'a kalmıştır. bu sırada filmde yer alan erotik sahneler yüzünden alman oyuncu david cross'un da 18 yaşını doldurması beklenmiş ve artık filmi çekmek için engel kalmamıştır.
almanya 1958. okuldan çıkıp evine giden 16 yaşındaki michael berg şiddetli bir hastalık nöbeti geçirir. gözüne kestirdiği bir yere oturduktan sonra kendine gelmeye çalışırken yoldan geçmekte olan hanna schmitz onu fark eder ve yardım etmeye çalışır. aradan aylar geçtikten sonra michael iyileşir ve teşekkür etmek için hanna'yı ziyaret eder. zamanla aralarındaki ilişki körüklenir ve artık rutin bir hal alır, michael'ın her okul çıkışında sevişmeye başlarlar. ilk adımın hanna'dan gelmesine rağmen başlarda michael'ın platonik bir aşk yaşadığını düşünüyoruz. fakat zamanla aralarındaki bağ güçleniyor ve ciddi anlamda birbirlerine aşık oluyorlar. ta ki hanna tramvayda bilet kesme işinden terfi edip ofiste çalışma teklifi alana kadar.
hanna gittikten sonra, filmin 2. yarısı başlıyor. başlarda genç bir çocukla kendinden yaşça büyük bir kadının aşkını anlatan film, bu sahneden sonra yahudi soykırımına dönüp daha ilgi çekici hale geliyor ve konuyu cıvıtmadan devam ediyor. hanna'nın michael'ı terk etmesinin üzerinden 8 sene geçmiş ve michael artık bir hukuk öğrencisi olmuştur. profesörü ve sınıf arkadaşlarıyla bir mahkemeye giden michael, hanna schmitz ismini duyduktan sonra şoke olur. çünkü hanna ve birkaç kadın, II. dünya savaşında bir toplama kampındaki 300 yahudi kadının bilerek ölüme terkedildiği suçuyla karşı karşıyadır ve diğer kadınların hepsi hanna'yı suçlamaktadırlar. bu yüzden de hanna mahkemedeki "nazi!" nidaları eşliğinde büyük bir suçla karşı karşıya kalır.
duruşma devam ederken ortaya bir belge çıkar ve hanna suçlandığı için belgedeki elyazısı ile kendi elyazısının karşılaştırılması istenir. hanna önündeki boş kağıda bakar ve tüm suçu üstlenir. michael bu aşamada korkunç bir ikileme düşer. hanna'yla yaşadığı anları hatırlar ve onun okuma yazma bilmediği gerçeğiyle karşı karşıya kalır. diğer kadınlar daha az ceza alırken hanna ömür boyu hapis cezasına çarptırılır ve michael gerçeği söylemeyerek hanna'nın suçsuz yere hapis yatmasına göz yumar. neden bunu yaptığı da akıl almaz bir soru olarak hafızalarımıza kazınır.
çekimleri almanya'da yapılan filmde tek bir almanca konuşmaya rastlamıyoruz. fakat filmin sürükleyiciliği esas alındığında bu konu fazla rahatsız edici olmuyor. 2 ayrı hikayeden oluşan değişik bir film. 2008'in önemli yapıtlarından olduğunu söyleyerek, özellikle kate winslet'ın oyunculuğu için izlenmeli diyor ve yazımı bitiriyorum.
almanya 1958. okuldan çıkıp evine giden 16 yaşındaki michael berg şiddetli bir hastalık nöbeti geçirir. gözüne kestirdiği bir yere oturduktan sonra kendine gelmeye çalışırken yoldan geçmekte olan hanna schmitz onu fark eder ve yardım etmeye çalışır. aradan aylar geçtikten sonra michael iyileşir ve teşekkür etmek için hanna'yı ziyaret eder. zamanla aralarındaki ilişki körüklenir ve artık rutin bir hal alır, michael'ın her okul çıkışında sevişmeye başlarlar. ilk adımın hanna'dan gelmesine rağmen başlarda michael'ın platonik bir aşk yaşadığını düşünüyoruz. fakat zamanla aralarındaki bağ güçleniyor ve ciddi anlamda birbirlerine aşık oluyorlar. ta ki hanna tramvayda bilet kesme işinden terfi edip ofiste çalışma teklifi alana kadar.
hanna gittikten sonra, filmin 2. yarısı başlıyor. başlarda genç bir çocukla kendinden yaşça büyük bir kadının aşkını anlatan film, bu sahneden sonra yahudi soykırımına dönüp daha ilgi çekici hale geliyor ve konuyu cıvıtmadan devam ediyor. hanna'nın michael'ı terk etmesinin üzerinden 8 sene geçmiş ve michael artık bir hukuk öğrencisi olmuştur. profesörü ve sınıf arkadaşlarıyla bir mahkemeye giden michael, hanna schmitz ismini duyduktan sonra şoke olur. çünkü hanna ve birkaç kadın, II. dünya savaşında bir toplama kampındaki 300 yahudi kadının bilerek ölüme terkedildiği suçuyla karşı karşıyadır ve diğer kadınların hepsi hanna'yı suçlamaktadırlar. bu yüzden de hanna mahkemedeki "nazi!" nidaları eşliğinde büyük bir suçla karşı karşıya kalır.
duruşma devam ederken ortaya bir belge çıkar ve hanna suçlandığı için belgedeki elyazısı ile kendi elyazısının karşılaştırılması istenir. hanna önündeki boş kağıda bakar ve tüm suçu üstlenir. michael bu aşamada korkunç bir ikileme düşer. hanna'yla yaşadığı anları hatırlar ve onun okuma yazma bilmediği gerçeğiyle karşı karşıya kalır. diğer kadınlar daha az ceza alırken hanna ömür boyu hapis cezasına çarptırılır ve michael gerçeği söylemeyerek hanna'nın suçsuz yere hapis yatmasına göz yumar. neden bunu yaptığı da akıl almaz bir soru olarak hafızalarımıza kazınır.
çekimleri almanya'da yapılan filmde tek bir almanca konuşmaya rastlamıyoruz. fakat filmin sürükleyiciliği esas alındığında bu konu fazla rahatsız edici olmuyor. 2 ayrı hikayeden oluşan değişik bir film. 2008'in önemli yapıtlarından olduğunu söyleyerek, özellikle kate winslet'ın oyunculuğu için izlenmeli diyor ve yazımı bitiriyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder