into the wild (2007)
sean penn yönetmenliğinde 2007 yılında çekilen film, 8.2 rating ile imdb top 250 sıralamasında 143. sırada bulunmakta ve chris mccandless'ın gerçek hayat hikayesini anlatmaktadır. başrollerde emile hirsch (chris mccandless), marcia gay harden (annesi), william hurt (babası), jena malone (kızkardeşi) yer almaktadırlar.
toplum düzeni; kısaca aile, sevgili, kariyer, seks, iş, para gibi unsurların varlığını tamamen silip atmaya yönelik girişiminde oldukça başarılı olan chris mccandless, aslında "mutluluk sadece paylaşıldığında anlamlıdır" ilkesini benimsememekten yanadır. belirttiğim unsurları silip atma yöntemi birçoğumuzun hayalinden pek farklı değildir aslında. genellikle ergenlik dönemindeki gençlerimizin başta aile baskısı olmak üzere, çeşitli sıkıntılarından kurtulma hayalini gerçekleştirmiş olan chris mccandless, çok iyi örnek olmamakla beraber, filmin sonunda da bunu kanıtlıyor. (mesela o karda boxer ile gezilmez)
en büyük hayali alaska'ya varıp, kendince "yaban" bir hayat yaşamak olan mccandless, dağ bayır gezen bir "alexander supertramp" (alexander süperberduş) oluveriyor. süperberduş'un, adeta bir görsel şölen tadındaki yolculuğu sırasında tanıştığı insanların çoğundan ayrı mesajlar alıyoruz. fakat kendini toplum hayatından soyutlamış olan arkadaşımız, onlara da yüz vermiyor. en azından bağlı kalmıyor.
filmi oldukça çekici yapan unsurlardan bir diğeri ise sevgili eddie vedder'ın sesinden dinlediğimiz soundtrack albümüdür. özellikle hard sun, society, far behind gibi harika şarkılar barındıran albüm, filmi izlerken, yaşamamıza sebep oluyor.
toplum düzeni; kısaca aile, sevgili, kariyer, seks, iş, para gibi unsurların varlığını tamamen silip atmaya yönelik girişiminde oldukça başarılı olan chris mccandless, aslında "mutluluk sadece paylaşıldığında anlamlıdır" ilkesini benimsememekten yanadır. belirttiğim unsurları silip atma yöntemi birçoğumuzun hayalinden pek farklı değildir aslında. genellikle ergenlik dönemindeki gençlerimizin başta aile baskısı olmak üzere, çeşitli sıkıntılarından kurtulma hayalini gerçekleştirmiş olan chris mccandless, çok iyi örnek olmamakla beraber, filmin sonunda da bunu kanıtlıyor. (mesela o karda boxer ile gezilmez)
en büyük hayali alaska'ya varıp, kendince "yaban" bir hayat yaşamak olan mccandless, dağ bayır gezen bir "alexander supertramp" (alexander süperberduş) oluveriyor. süperberduş'un, adeta bir görsel şölen tadındaki yolculuğu sırasında tanıştığı insanların çoğundan ayrı mesajlar alıyoruz. fakat kendini toplum hayatından soyutlamış olan arkadaşımız, onlara da yüz vermiyor. en azından bağlı kalmıyor.
filmi oldukça çekici yapan unsurlardan bir diğeri ise sevgili eddie vedder'ın sesinden dinlediğimiz soundtrack albümüdür. özellikle hard sun, society, far behind gibi harika şarkılar barındıran albüm, filmi izlerken, yaşamamıza sebep oluyor.
0 yorum:
Yorum Gönder